(1)

Dünkü Antep ve bugünkü Gaziantep’in hemen bir asır evvelinden beri görülen bir çalışma töresi vardır, ki bugün cumhuriyetimize güdülmekte olan iktisat yaylımına göre lafı olmasını çok değer bir töredir.

Gaziantep toprağı, yaratılışından kazanma yolunu bilmiş adamların elinde olduğu için kendine göre ve başka ülkelerde olmayan, yapılmayan ekinciliklerle çok zaman evvelden uğraşmaya başlamıştır. İşte bu çalışma belli başlı birkaç türlü ekincilik yaratmıştır.

Başkalarını imrendirecek olan bu ayrıksı ve hususî ekincilik Antebe geniş bir sanat ve ticaret muhiti hazırlamış, yurdumuzun bu öz evlâtları başkalarına örnek olacak işler, yapmıştır.

Elli yıl evvel yazılmış olan Kamusülâlâm yurdumuz için diyor ki:

Etrafı zeytinlik ve bağ ve bahçe ile muhat ve mahsulâtı arziyesini fazlası ile, meyveleri ve şehirde imal olunan sahtiyan, alaca, aba ve damasko taklidi döşemelik bez, kanepe, sandalye, sabun ve saireyi Mısır, Anadolu ve Avrupa’ya ihraç eder.

Mahsulâtı arziyesi, mütenevvi zahireler ile tütün, pamuk, üzüm, "zeytin, ve sair meyve ve sebzelerin envainden ibarettir. Zeytin yağı ve rakı ihracatı da ehemmiyetlidir.[1]

Antep tarihi şu muhtasar öğüşe göre bize şehrin ziraat, sanat ve ticaretinin geçmiş zamanda da iktisatça gözden kaçmayacak kadar bir değeri olduğunu göstermektedir,

Antep tarihinin buradan, akarak bunun eski devrin sonu, cumhuriyetin önü ve onuncu yıl dönümü itibari ile olan ölçüleri üzerinde yürüyelim.

Gaziantep: Osmanlı devletinin Türkiye’sinde de bir ekinci

yurdu, bir sanat yuvası ve Anadolu’nun Suriye’ye, Türk ticaret yolunun Araplığa karşı biricik kara iskelesi idi.

Bu iskelenin geçmiş devirlerde yüceldiği yılların en olgunu 1913 yılına rastlar. O yıllarda Erzurum yaylasından yönelen veya Mağrip diyarına kadar uzanan kervanlar her halde Gazi yurdun toprak verimi ve el emeği ile dolu balyalar taşırdı.

İskenderun limanından Garbe ve engin denizlere açılan gemiler mutlaka Antep elinin göz nuru iğne işlerini ve alın teri, üstün tatlı fıstıklarını Eski dünyadan Yeni dünyaya eletirdi. Fakat bugüne göre bir farkla, ki:

Bütün bunlar burada işlenir ve derlenirken Türk yavrusunun pembe yanağını soldurur, yamaçta ise araya giren yabancıların ceplerini altın doldururdu. Antepli Türk çalışır, Ermeni kazanır. Antepli Türk didinir, Arap donanırdı.

Cumhuriyetin on yılı hep Türk çiftçisinin Türk sanatkârının, Türk tacirinin lehine olarak ilerledi. Şimdi Gaziantep çevresini bu yönden ve üç yoldan inceleyelim:

ANTEP’İN ZİRAİ HUSUSİYETLERİ

Antep Fıstığı

Şam’da bir ağacı bile bulunmadığı halde nasılsa “Şam fıstığı, diye ünlenen ve son gümrük tarifemizde bile ‘’Antep fıstığına’’ çevrilen bu kıymetli mahsulümüzü, Gaziantep kazası itibari ile ayırt etmek bir faide vermedikten başka bilgiyi eksilteceğinden daha düne kadar vilâyetimizin bir kazası ve gerek iklimi gerekse bütün alışverişi hep Antep’le olan Besni kazasını ve Fırat nehri kıyılarını içinde sayarak gözden geçireceğiz.

Tarihçesi:

Anadolu ve Arabistan’da Milâdın sekizinci asrında fıstı­ğın tadı ve değeri belli idi. Bunu, imam Ebu Yusuf’un, Harun’u Reşidin sofrasında yediği fıstık yağlı paluzeyi ehemmiyetle met etmesinden anlamaktayız. O tarihten daha çok zaman evvel bazı insanların fıstığın anası olan sakız ağacına tapmaları da herhalde fıstığın göz alıcı biçimi, latif rengi ve güzel tadından ileri gelmiş olmalıdır. Son zamanlara kadar Tarsus ve Mersin taraflarında sakız ağacına tapanlar olduğunu işitmekte idik.

Menş'e ve çevresi

Fıstık, Türkiye’de Gaziantep vilâyetinin merkez, Nizip, Pazarcık kazaları ile Besni kazasında ve vilâyetin gün doğusu sınırlarında bulunur. Anası sakız ağacıdır ki meyvesine ‘’marengiş’’ derler,

Merengiş; buralarda kavrulup tuzlanarak çerez gibi yenir. Daha ziyade yağı çıkarılarak sabun yapılışında kullanılır. Dünya savaşından beri ve bilhassa “İktisat ve tasarruf,, haftalarında dövülüp şekerli kahve yerine kullanıldığı vakidir.

Sakız ağacı yahut ekilen fıstıklar aşılanarak fıstık ağacı ve meyvesi elde edilir.

Akdeniz çevresinde İtalya’da ve Bingazi’de pek çok “Butun”[2] ağaçları vardır. İtalya, son yıllarda bunları aşılatmak sureti ile elde ettiği “Antep fıstığını Amerika piyasasına kadar yollamaktadır. Buralardan başka, bir de İran da yetişmekte olan (Gaziantep fıstığı) vardır ki bu da (butun) un fıstıklaşmış bir çeşididir.

Fıstıklarımız, kaydı ihtiyatla söylendiğine göre 50 bin dönüm toprak üzerindedir. Bazen bağlar bazen dağlar ve sakızlılar arasına serpilmiş bir vaziyette beher dönümde üç beş ağaçtan 20-25 ağaca kadar olduğu vakidir. Yekûnu takriben bir milyon ağaçtır. Daha birkaç bu kadar da aşılanmamış sakız ağaçlarımız vardır.

Hasılat

Yıl aşırı hasılat vermek (Gaziantep fıstığı) nın âdeti gibidir. Buna devşirme usullerindeki sakatlıktan ziyade meyve veren filizlerin ancak yıl aşırı tekâmül edebilmesi sebep gösterilmektedir. Fakat fıstık ağacının dayanaklığı kadar meyvesi naziktir. Mevsimlerin biraz ayrıksı gitmesi, ilkbaharda sıcak günleri takip eden ani soğuklar meyve yok edici birer afettir.

Antep fıstığının yıllık rekoltalarına bakılacak olursa mevsim olan yıllarda geçmişlere nispetle bir artağanlık görülür ki bu da halkın gün geçtikçe ve Cumhuriyetin bu işlerle olan alakası arttıkça faydasız sakız ağaçlarını aşılamakta ve ıslah etmekte ilerlediklerini gösterir. Hesapları elde edilebilen son rekoltalar

(Fotoğraf) Fıstık ağacı

275 inci sayfadaki grafikle gösterilmiştir. 933 Yılı hasılatının fazla noksanlığına sebep, 931’den beri bu havalide devam eden kuraklıktır. 1934 Mevsimi bu eksikliği dolduracak gibi görünmektedir.

Antep fıstığı” bahsini daha iyi anlatabilmek için buna mahsus tabirleri de sıralayalım:

Ağacından devşirilen fıstığa taze fıstık ve bunun olduğu gibi kurutulmuşuna “Kırmızı kabuklu fıstık denir, ki hasılat rekoltası bunun üzerine hesaplanır. Kırmızı kabuk soyulduktan sonra kalan sert beyaz kabuklusuna kavlak fıstık” derler. Tuzlanıp çerez gibi yenen budur.

Kavlak fıstık bu beyaz ve sert kabuğundan da kurtulduktan sonra fıstık içi, adını alır ki bu da üstündeki ince zarın rengine göre kırmızı iç, meverdi iç, boz iç adlarını alır.

Bu ince zar kaldırılır, içi filkateyne ayrılırsa sarıdan yeşile kadar muhtelif renkler gösterir ki bunların en lezzetlisi ve en hoşa gideni (fıstığı yeşil) renkli olanıdır ve toz iç denilen nevin hassanub dur. Amerika’da pastalarda ve dondurmada en çok rağbet kazanan iç bodur.

Fıstığın içi boş olanına (fıs) ve dumura uğrayarak içi ufak sert bir made halinde kalmış olanına (kör) denir.

Antep fıstığı nasıl yenir

Fıstığımız taze iken çerez olarak, evvelleri yalnız vilayetimizde ve komşularında yenilmekte iken son yıllarda trenlerin yardımıyla Ankara ve İstanbula kadar bozulmadan gönderilmekte ve yenilmektedir. Ertesi yıla kalacak fıstıklar kırmızı kabuklu yani natürel olarak bırakılmazlarsa küflenirler. Kavlak fıstıklardan ya iç çıkarılır yahut kavrulur. Kavruluş şekli: Gaziantep ve havalisinde leblebicilerin ocaklarında kavrulduktan sonra suda eritilmiş tuz ilâve edilir ve tuzun fazlası alınmak için timiz kıl torbalar içinde ovulur.

İstanbul taraflarında fazla olarak Limon tuzu ilâvesiyle çıtlak ağızlarının kenarlarına pembe bir renk verilir.

Amerika’da ise Badem şekeri gibi üzerinde tuzdan hafif bir galvanize yapılır.

Fıstık içi ise ihracat için ekseriya tasnif edilmeden gönderilir ve tasnif edilirse üstündeki zar kaldırılarak hasıl olan firkateynin rengi yeşil veya benzeri olanlar ihracatta ve sarı renkli olanlar da alıkonularak tatlı ve pastalarda kullanılır.

Fıstık içinin kullanıldığı yiyecekler:

Düğün çorbası, bindi dolması, kuzu kızartması, kabak helvası, Antep baklavası, elma kompostosu, kadayıf, üzüm sucuğu, paluza, muhallebi, lokum, fıstık şekeri, fıstık ezmesi, pastalar, et sucuğu, içli köfte, dondurma, bilhassa Amerika’da çok rağbetledir.

Millî iktisat ve Tasarruf cemiyetinin kurduğu ve koruduğu Tasarruf haftasından beri o haftada ve bayramlarda kuru üzüm ve incirle beraber misafirlere ikram edilmesi de adet olmuştur.

Ticareti ve ihracatı

Antep fıstığının biricik alım satım yeri hemen Gaziantep şehridir. Burada bu işin erbabı ve kâfi miktarda sermaye sahibi tacirlerimiz vardır. Fıstığımız natürel olarak ertesi yıllarda da muhafaza edilebildiği için mevsim yıllarında hemen elden çıkarılmaz, her ne kadar çiftçilerin birçoğu mahsullerini yılında ellerinden çıkarırlarsa da ambarcı tacirler bekletirler ve bunum içindir ki ihracat miktarı mevsim olan yıl ile olmayan arasında pek fazla bir fark göstermez.

Antep fıstığının en mühim müstehliği Amerika’dır. Bu değerli çerez Amerika’ya ilk defa olarak 40 yıl evvel gönderilmiştir. Fıstığımız evvelleri hemen kâmilen Suriye yoluyla Amerika’ya gitmekte iken son yıllardaki uyanıklık bu yolu oldukça değiştirmiş ve Avrupa’nın bazı pasta merkezleri de bu kıymetli malın tadını tatmış olması da bu değişikliğe yardım etmiştir.

Şimdi ihracatımız %40 Suriye yoluyla Amerika’ya, %8 Mısıra, %42 İstanbul yoluyla diğer ecnebi memleketlere, Orta ve Garp Anadolu’ya, % 5 doğrudan Amerika’yadır.

Gaziantep Ticaret ve Sanayi odası mıntıkasının muhtelif mevsimli dört yılının ihracatı ton hesabıyla şudur:

Senesi

1913

1917

1923

926

929

932

933

İç

210

333

275

250

200

177

122

Kavlak

240

380

325

400

500

987

1105

Yekün([3])

990

1580

1310

1350

1350

2010

2023

Aşağıda miktar ve kıymete üzerinde yapılan grafikte de görüleceği veçhile umum mahsulâtta olduğu git Antep Fıstığında da fiyatlar mütemadi bir düşkünlük göstermekte ise de fazla ihracatla telâfi edilen bu düşkünlüğe rağmen her sene muntazaman fıstık bedeli olarak yurdumuza bir milyon lira girmektedir.

Antep fıstığı bahsini sonuna erdirirken ceviz, badem ve Kara denizin Fındığından da üstün olan Akdeniz’in bu biricik güzeli hakkında vakti ile Gaziantep Gazetesinde neşir ve Millî İktisat ve Tasarruf mecmuasında aynen iktibas edilen şu öğüşü de yazmadan geçemedik.


[1] Kamusülâlâm cilt 5, sahife 3232

[2] Butun: Sakız ağacının, mercimek biçiminde yarım santimetre kutrunda çok sert Kabuklu meyva veren cinsidir. Tadı Antep fıstığı gibidir.

[3] Yekün, natürel fıstık olarak yapılmıştır.