“Hamd olsun bayrağı koymadık çamurda,

Tam altı bin şehit verdik bu uğurda”

İshak Rafet IŞITMAN

1- Şehre mermiler yağdıran Fransız toplarının kudurduğu günlerden birgün, bu harbin kahraman kadınlarından” Çellonun Fatması’nı, üç metre kadar uzunlukta bir sırığın başına, evlerimizde çiy köftelik kara et dövdüğümüz bir et satırı takarak "satır bayrak”ı göğüslemiş, bir manga çetenin başında o gün cepheye giderken gördüm.

2- Ben bu harpte, şimdiki (İhsan Dai İş Hanı) yerinde bulunan ve (Karanazarın hanı) denilen batıda vazife gören '“muhtacı muavenet asker ailelerine yardım komisyonu”nda kâtiptim. Her sabah evimden vazife yerime giderken geçtiğim cadde ve sokak duvarlarında pıhtılaşmış kanlar ve beyinler görürdüm. Bunlar, o sokak caddelerden geçerken şarapnellerle kafaları parçalanarak şehit olanların kafalarından duvarlara sıçramış beyinlerle, vücutlarının muhtelif yerlerinden fışkırarak duvarları kızıla boyayan kanlardı.

3- "Çanakkale boğazı” denen fethedilmez "Çınarlı cephesi’in Çınarlı Camii avlusundaki asırlık, sıra çınar ağaçlarını, onbeş buçukluk ağır obüs topları ile bombardımanında dört yüz mermiden isabet alarak biçilen ve yerde yatan heybetli gövdelerini gördüm. O ağaçlar ki, bedenlerine, karşılıklı iki adamın kolları kavuşmazdı. O ağaçlar ki, cami avlusu onlarla bir müze niteliği taşırdı. Bu bombardıman düşmana bir şey sağladı mı? Hayır, Baş kahraman çetemiz yine bu gövdeleri ve yerle bir olan cami enkazını siper alarak karşı kiliseden hücuma geçen düşman kuvvetlerini, bu cephenin enkazına bile sokmadılar ve onlara epey telefat verdirerek, geldikleri yere geri kaçırdılar.

4- Karşısındaki Ermeni cephesinden atılan kurşunlarla devamlı taranarak, yarı belinden biçilip devrilen Çınarlı Camii minaresinin enkazı ve ayakta kalan yarısını gördüm.

5- Top mermilerile başları uçurulan (kesik minareler), göğüsleri delik deşik nice minareler gördüm.

6- Şimdi Fransanın dünyaca meşhur bir müzesinde teşhir edilen ve bu harpte çetelerimiz tarafından (42’lik) diye adlandırılan ağızdan dolma ve şimdi esir, ramazan topumuzu gördüm.

7- Evi beklemek için bekçi bırakılan bir ihtiyarın, yiyecek bulamıyarak evindeki ambarındaki killeri yiyerek haftalarca hayatını sürdürdüğünü gördüm.

8- Birbiri üstüne kapatılmış ve perçinlenmiş İki bakır sahandan yapılmış

(Sahan bombaları) gördüm. Yani bu harpte Gaziantep kahramanları, Antep’i düşmana vermemek için ne mümkünse onu yapmış, silah olarak et satırını, sahanı bombayı, sopayı her şeyi kullanmış.

9- Düşman toplarile yerlebir olmuş yarı bir şehri, yani bu harpte Türk kesimindeki Gaziantep’i gördüm.

10- 1 Nisan 1336 (14 Nisan 1920’de) Antep’te ilk silah patladı Bazı caddelerin karataş döşemeleri sökülerek barikatlar yapıldı, cepheler kuruldu, şehrin yarısı islamlarda, yarısı ermenilerde kaldı. Nisan ve mayıs aylarından sonra iki aylık bir mütareke yapıldı. Sokaklar caddeler açıldı. Bu iki bahar ayında hiç ayak değmeyen caddelerde diz boyu otlar bitmiş, gelincikler, bahar çiçekleri açmışta işlek suburcu caddemiz çiçek bahçesine dönmüştü. Meğer ki, o karataş döşemeli caddelerde iki bahar ayı süresince kendi haline terkedilirse neler yetişmezmiş ki... Döşemeler arasında ne acayip bitki tohumları saklı imiş meğer…

11- Bireciklilerin bir metre kadar uzunlukta ve orta kabalıkta bir dut ağacı bedeninin içini oyup, bedeninin etrafına demir çemberler sarıp top meydana getirdiklerini işittim. Bu da bu harbin enterasan buluşlarından birisi idi.

12- Kulak zarı patlatacak kadar korkunç ses çıkaran domdom kurşunu ve kuru sıkı müstemleke topları sesleri dinledim.

13- Büyük muhasarada, açlıktan ölmemek için, eti yenmeyecek hayvanların kesilip yendiğini işittim.

14- Ermeni kesiminde kalan camilerimiz minarelerinden seherleri temcit yerine, ermeniler tarafından koro halinde dinimize, kitabımıza sövüldüğünü dinledim. Tüylerim diken diken olurdu.

15- Geceleri Ermeni cephelerinde sevinç gösterisi şarkıları dinledim. BunIardan birinin nakaretı şu idi:

"Kurtuldu vatan, korkmayın artık,

İt dacitleri dışarı attık."

Onların "vatan" dedikleri, hayallerindeki Ermeni krallığı “Kilikya” idi.

16- Düşmanı korkutmak için, bizim cephemizde otomatik silahlar gibi takırdıyan, tahtadan yapma, sahte ototikler sesleri dinledim.

17- Karşıdaki Ermeni cephesini çökertmek için, Çınarlı camiinde o cepheye kadar uzanan ve çeteler tarafından hazılanan beş metre kadar uzunluğunda bir yeraltı yolu gördüm Fakat ermeni çeteleri tarafından hissedilerek vaktinde önleyici tedbir alaması sayesinde bu emek boşa gitmiştir.

18– Bütün leş mağaralardaki güherçileler kazılarak toplanıp bunlardan barut yapıldığını gördüm.

İşte benim gördüklerimden, duyduklarımdan aklımda kalanlar bunlardır. Daha benim görmediğim, bilmediğim ne harika olaylar var. Gaziantep savunmasın da Sayın dostum Cemil Cahit Güzelbey’e: "O zamanlar, işgalci kuvvetlerle harp ederek vatanlarını kurtarmış bunca şehitler varken Türkiye’mizde, Gazilik neden ve ne hakla Antep’e verildi?” diye itirazda bulunan kimseler, Gaziantep’in 10 ay 7 gün sürüp bu çetin muharebe günlerinin bir haftasını bizimle beraber yaşasalardı,” Gazi’’liği nasıl hak ettiğimizi anlarlar ve bizi kıskanmazlardı.

Kaleminin ağzını öptüğüm Cemil Cahit Bey, gazetemizin 8 Şubat 1969 tarihli nüshasında bu kıskançlara ne güzel bir cevap verdi. Okumayanlara, okumalarını salık veririm.