Antep... Kendi Türk kültürü içinde, kendi Türk folklariyle koca Anadolu’nun seçili parçası... Türk Anadolu’nun Türk Karakolu...

Dokuma sanatı var. Oyma sanatı var. İşleme sanatı var. Adını başkalarına kaptırdığı fıstığını tadı ağızlarda dura dursun, onun bağlarından toplanan emsalsiz üzümün çeşit çeşit kışlıklarında bir tanesi tek bir tanesi bile şöhret sağlamaya kâfi... Bir kaç türlüsü olan pekmezi, pekmez sucuğu, pestili, samsası, bastığı, kırması... Üzümden acı, ekşi, tatlı her ne olursa olsun, hepsi birer imrenilecek, aranılacak, hasreti duyulacak şeyler... Hamur işleri hele baklavası... İnsan un, yağ, şeker, ceviz veya fıstığın birleşerek bu kadar hafif bu kadar ince bu kadar beğenilecek bir yemiş olacağına inanamaz. Yanlış mı oldu sanıyorsunuz?... Yanlış olmadı, o baklava yemişten daha lezzetli, bir yemişten daha tabii gibidir. Yemişte desti hak baklavada desti marifet var. Tanrı, birine (OL) demişse birini de (YAP) emrini vermiştir. Onun ol demesi nasıl kâfi ise, yap demesinde de olmayacakları mümkün kılan bir kudret bulunur.

Antebin verimi bu kadarcık mı?.. Onun ta Karadeniz kıyılarından, Erzurum yaylalarından koşup gelen kervan, kervan müşterili sabunları, kilimleri, bakır mamulâtı, kürkleri, nalınları, sedef, mercan, yıldız, inci, elmas işlemeli nalınları dokuma üzerinde, göz nurunu nakış nakış dile getiren el işleri var... O güzel kebabı, Türkiyenin hemen her kasabasına, taklit, taklit yayılmıştır. Birde onun (Cartlak) adıyla Antebde yeyinde görün nasıl bir mide dostudur... Her karış toprağı ve her parça taşıyla altın olan bu yerlerin, Kavaklığından çıkan Alleben adlı dere, bu altın gövdede çok yaraşan ve yarayan, ancak yandan görünen gümüş bir kemer olmuş. Bu dere taraflı yeşil Antebin, Antep yeşiline boyanmış yaylasında pınar pınar fışkıran pırlanta renkli sular… Tevekkeli Etiler, Hantap adıyla kurdukları bu kasabada tutunup kalmışlar. Tevekkeli bu Antep yeşili, tarihin Doliçe ve Antebin Dülük adlı kasabasını toprağa gömüp, iki saatlik uzağında Antebi dikmemiş... Şimdide her evin sandığında bir baba yadigarı olarak saklanan abalara, kuşaklara serpuşlara baktıkça tarihi, maziyi göz önüne getirerek asırlık dedelerin heybet dolu boylarını, boslarını tahayyül edebilirsiniz. O ne ihtişamlı vücutlarmış ki asırlarca sonrada torunlarının pozlarında hat hat adele endam seçiliyor... Ayniler, Mütercim Asım efendiler, Hasırcı ağa zadeler, İshak Refetler ve Cevdet İzraplar... gibi büyük ilim adamları, şairler de bu toprağın çocukları...

(T. M. O. Dergisinden)

M. ÇANKAYA