MEYDAN

1- Meydan: Bugünkü Gaziantep Şehir Statyomunun yeri, bundan 30-40 yıl evvel etrafı birer metre yükseklikte bostanlarla çevrili boş ve çok geniş bir arsa idi. Halk dilinde buranın adı (Meydan) idi. Bu meydanın yakınında bir evde oturan ve davarcılıkla uğraşan ve (Meydan Haycesi) denen yaşlı bir kadının kaymakları meşhurdu. Antepli bir çok aileler ilkbahar da giderler, üç tarafından meydanı çevreleyen yüksek bostanların çimenli kenarlarına sabahları otururlar, Meydan Haycesine bir gün önceden ısmarladıkları kaymakları getirtirler, yerler, ilkbaharın sabah keyfini çıkarırlardı. Burada Hayceden (Hatice) başka kaymakçılar da vardı.

Bu kaymakları yeme yerlerinden biri de Türktepe idi: Bu tepeden bütün Antep seyredilir. Manzarası çok güzeldir.

Meydan, yazın, buranın etrafındaki bostancıların harman yeri idi. Bostancılar arpa harmanlarını buraya yığarlar, burada cercerlerle döverler, savururlar, arpa ve samanlarını kaldırırlardı.

Burası yazın aynı zamanda bulgur kaynatma, serme, kurutma yeri idi. Geceleri bulgurcuların, bulgur ocakları alevleri ve bulgurcuların fener ışıkları burasını gündüze çevirirdi. Hülasa yazın burası bir kaynaşma tatlı bir eğlence, güzel bir piknik yeri idi de.

KABADAYININ BOSTANI

2- Karadayının bostanı: Bu bostanda meydanın yakınında, Isıtma pınarının başında, Alleben deresile, bu derenin bir kolunun arasında ağaçlı çimenli güzel bir yerdi. O semt sakini aileler de cuma günleri burada sahre yaparlardı. Buranın bir hikayesi var: Bir aile buraya sahreye gelmişler, komşularındaki kimsesiz bir ihtiyar kadını da beraberlerinde getirmişler. Orada köfte yoğurulurken nedense karıyı küstürmüşler. İhtiyar kadın çekilmiş onlardan beş metre kadar ileriye ve onlara arkası dönük küskün küskün oturuyormuş. Orada yayılan bir kuzu gelmiş kadının arkasından başını karıya sürtmeye başlamış. Dargın karı, kendini getiren sahrecilerin kendisine köfte yolladıklarını sanmış. Arkasına dönüp bakmadan arkasından kendini dürtükleyeni dirseği ile iterek: “Geeet küfteniz başınızı yesin ben küftenizi yimem” diye yüksek sesle direnmeye ve kuzuyu itelemeye devam etmiş. Sesi duyan sahre arkadaşları durumu geriden seyrediyorlar ve kahkahalarla gülüşüyorlarmış. Karı arkasına dönmüş bakmış bir de ne görsün? Kendine arkadan başile sürtünen bir kuzu olmasınmı? O da gülmeye başlamış. Kendini küstürenler de gelmişler tekrar gönlünü yapmışlar alıp sofraya götürmüşler.

DEĞİRMEN BOĞAZI

3- Değirmen bogazı: Burası da yine meydandan üç metre kadar beride bir su değirmeni çevresinde güzel çimenli ağaçlı sulu bir yerdi. Değirmen Boğazı pınarından (pınarlar) yazımda bahsetmiştim. Cuma günleri burası da kadınlar ve çocuklarla (İğne atsan yere düşmez) denecek kadar kalabalık olurdu.

ALLEBEN GAZİNOSU

4- Alleben gazinosu: Debboy denilen askerî kışlanın karşısındaki bu içkili yaz kahvesinde her gün ikindi vakti saz başlar, akşama kadar devam ederdi. İçki içen erkekler burada yemekler yaparlar, mezeler düzerler, her gün bir kaç saat eğlenirler piknik yaparlardı.

Şimdi bu söğüt ağaçlı, pınarlı ve çimenli içkili kır kahvesinin yeri (Emirgan) adile temiz ve içkisiz bir aile gazinosudur.

BOSTAN ARASI

5- Bostanarası: Alleben adı altında bütün bostan aralarının çayırlı çimenli, ağaçlı yerleri, özellikle bostanları sulayan su arıkları kenarları da güzel bir sahre yerleri idi. Haftanın birkaç gününde buraları da kadın sahrecileri ile dolardı. Burada çiyköfteler yoğurulur, dolmalar pişer, çeşitli meyyeler yenir, yakın pınarlardan soğuk sular içilir, yazın tadı çıkarılır idi.

İNCİLİ PINARIN BAŞI

6- İncilipınarın başı: Gaziantepte suyunun hafifliği ile meşhur bir Incilipınar var. (Punarlar) yazımda bundan bahsetmiştim. Bunun asıl adı (incili pınar) ama bunun başında, yani üst yukarısında bodur bir incir ağacı olduğu için halk buna (Incirlipınar) adını vermiştir.

Alleben deresinin tam kenarında bulunan bu pınarın üstü ve karşı tarafı çimenli, çok güzel sahre yeridir. Bu pınar için burası da eskiden cuma günleri kadın sahrecilerle dopdolu olurdu.

Başka günlerde de buradaki çayırlık yere içkiciler küçük halılarını sererler, kebaplarını pişirirler, incili pınarın suyunu içerek burada gece bir vakte kadar demlenirlerdi.

Ünlü şairimiz Hasırcıoğlu Hafız Mehmet Ağa bu Incilipınar için öyle bir muamma (bilmece) söylemişti: “Başı daz, yönü poyraz, kumu beyaz” Pınar, dere kenarından üç metre kadar yüksek bir kayalığın dibinden çıktığı için, merhum Hafız bu kayalığı bir daz kafaya benzetmiş. Onun için ‘başı daz’ demiş.

ÇİÇİ ÇAYIRI

7- Çitçi çayırı: Beş pınarı ile, Alleben deresile vaktile burası Antebin en başta gelen piknik yeri idi. Cuma ve pazar günleri burada mahşer kalabalığı kadın sahreciler, güzel günler geçirirlerdi.

Allebende pınarların adları unlardır: Kasarcı pınarı, Köse kiya pınarı, Söğütlü pınar, Ali pınarı ve üstü örtülmüş suyu borularla Annacar camiine verilmiş, adını unuttuğum güzel bir pınar. O zamanlar ben burasını su şehri Yalovaya benzetirdim. Şimdi burada Alleben deresini kurumuş, pınarlardan birinin suyu üstü kapatılarak elektrik santralına alınmış, bir kısmının suyu da kurumuş, yalnız Ali pınarı hafif akmaktadır. Ve bu güzel piknik yerinde bir kır kahvesi ile elektrik fabrikası personellerine lojmanlar yapılmış, burası piknik yeri olmak niteliği kaybetmiştir. Buraya bakıp da Ziya paşanın:

“Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde” mısraını tekrarlamak mümkün değil.

GEVER AĞZI

8- Gever ağzı: -“Gever: bostan ve bahçelere su salıvermek için, anasuya arığa yandan açılan gediktir. Gaziantep Ağzı. Cilt 3, S. 320”

Gever ağzı da İncilipmarın önünden akan Alleben deresinin kuzeyindeki yüksek bostanların 300 metre kdar ilerisinden akan alleben deresinin bir kolunun kenarında çayırlı, çimenli bir sahre yeridir. İki türlü Geverağzı var idi. Büyük gever ağzı, küçük gever ağzı. Her ikisi de yanyana idiler. Burasıda Değirmiçem ve Beylik yazısı bağlarını ve bütün şehri kontrolü altına alan, seması geniş, manzarası uzak, dere kenarı çok güzel sahre yeri idi. Özellikle incilipınara çok yakın olması, buraya ayrı bir nitelik verirdi. Yazın tatil günleri burası da kadın sahrecilerle dolar taşardı.

ÜÇ TUD

9- Üç Tud: Burası da Gever ağzının batısında ve Çeğırmiçeme yakın güzel bir piknik yeri idi. Şimdi burası da sahre yeri olmaktan çıkmış, galiba bağ, ya da tarla olmuştur.

SARI GÜLLÜK

10- Sarıgüllük: Burası da allebene yakın bağların kenarında ilkbahar da öbek öbek (sarı gül) lerin açtığı güzel bir piknik yeridir. Her ilkbahar da burası özellikle sabahları erken süt içmeye gidilen bir sabah sahre yeri idi. Sabahları kimi aileler semaverlerini, bardak tabak ve çay kaşıklarını, sütlerini alırlar, gezerek Sarıgüllüğe giderler. Orada bir saat kadar kalırlar, sütlerini içerler, güneş kızmadan yaya olarak dönerlerdi.

Şimdi Alleben denilen mesire eski allebenliğini kaybetmiş, deresi kurumuş, birçok mesire yerleri yazlık sinema, pavyon, bar ve tiyatro olmuş, Birçok yerleri briket imalathanesi olmuş, birçok bostanlar susuzluktan toz toprak bir arsa olmuş yatıyor. Buranın bugünkü görünüşüne bakıp da eski halini bilenlerin yine Ziya Paşanın şu mısralarını hatırlamaması mümkün değil:

“Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde”

Bir dostum, alleben deresinin bugünkü haline bakmış da bana şöyle demişti:

“Antep alleben deresile Antep idi. Bu derede bir zamanlar yaz günleri çimilir, yani erkekler banyo yaparlardı. Bu derede atlar çimdirilir, arabalar yıkanırdı. Sept yani cumartesi günleri akşama yakın çoğul çoğul coşa coşa akan bu billur ırmağın kenarına yahudi vatandaşlar sıra sıra otururlar, bu dereden Musa Peygamberin gelmesini beklerlerdi. Yani Musevi Anteplilerce alleben deresi mukaddes bir ırmak idi de. Ne yazık ki şimdi iki sahili heybetli duvarlarla örtülü koca alleben deresi mecrası ağlar göz gibi akan az ve pis suyu ile bir pislik deresi, Antep deyimiyle bir (kara akar) olmuş. Ve Antebin tadı kaçmış, Bu pis dereye yakın ev sakinleri yazın sivrisinekten de rahatsız oluyorlarmış.”

İşte arkadaş böyle dedi. “Haklı söze hacı emmi ne desin” ...

Bereket versin Gaziantep Kız Enstitüsü karşısındaki turizm yazlık aile bahçeleri, lokantaları, turizm sineması ve ailelere mahsus çalgılı bölümlerile Emirgan yazlık aile Gazinosu, eski allebenden bir parçayı sinelerinde saklamaktadırlar. Biricik tesellimiz budur ve bu iki kuruluş yazın, Anteplilere ailece büyük hizmetler görmektedir. Her iki kuruluş da temiz, içkisizdir. Yalnız ailelere mahsustur.

NOT: Bundan önceki Eski Allebenin pınarları ve piknik yerleri başlıklı yazım da Allebenin on bir pınarını saymıştım. Orada bir pınarı unutmuşum: Bu pınar, Maanoğlu köprüsü yakınında, dere kenarında kayalık bir yarıktan çıkan, suyu bol billur bir pınardı. O zaman sakallı binbaşı denen, bir binbaşı bu pınarın üstüne bir buçuk metre yüksekliğinde mermer taştan bir kule yaptırmış ve suyu bu kulenin dibine oturttuğu büyük bir muslukla dışarı akıtmış, pınarı pislikten kurtarmıştı. Bunun asıl adını bilmiyorum. O çevrenin bütün bostanlarının yararlandığı bu pınara halk, (Sakallı binbaşının pınarı) derdi. Sakallı Binbaşı şimdiki Gazinatep Lisesi binasının şose üzerindeki kenarın da bir binada otururdu. Bu bina sonradan bir müddet de Ermeniler tarafından Kilikya Darülmualiimini olarak kullanılmıştı. Şimdi bu bina yoktur. Yeri lisenin bahçesi halinde bir arsadır.

O yazımda alleben haricinde kalan Balıklı pınar ile Humanız pınarında bahsetmiş idim. Ama Batalhüyük pınarına unutmuşum.

Kavaklığın batısındaki Batalhüyük diye anılan hüyüğün eteğinde suyu bol, çok güzel bir pınar vardı. Bunun suya da Kavaklıktan geçer, Alleben deresine karışırdı. Şimdi bu pınar da yok olmuştur.

Allebene ait bir hatıra.

Ben çocukken, bizim allebene yakın (Ammo) mahallesinden seçkin bir ailenin Alibey adlı delikanlı, yakışıklı, erkek güzeli bir oğlunu öldürmüşlerdi. O zaman bu gence bütün Antep acımış ve ona bir türkü yakmışlardı.

Allebenin piknik yerleri başlıklı bu yazım münasebetile, sırası gelmişken bu yanı türkünün aklımda kalan şu parçasını yazmadan geçemedim:

"Allebenin kavakları,

Haş haş eder yaprakları,

Suburcunda konakları,

Alim nenni, gülüm nenni

El içinde adı belli.”

Türküyü kimin yaktığı belli değil. Ammo mahallesi, Suburcu semtinde olduğu için şair: “Suburcu konakları” demiştir.