(Antep Harbi Müzesi kurucuları müteşebbüs heyetine ithaf)

Gaziantep harbinin incelemeye değer çok enteresan yönleri var. Bunlardan biri de dünya harp tarihlerinin kaydetmediği (Acı çekirdek ekmeği fabrikası) dır Makinalarının bütün akşamı, insan eli ve emeğinden, ham maddesi zerdali çekirdeği içinden ibaret olan bu fabrika nasıl kuruldu, nasıl işledi, o sıralarda 25 bin mahsur insanlara nasil ekmek yetiştirdi? Bu işlem, bu ilginç faaliyet üzerinde şimdiye kadar hiç durulmadı ve bunun mahiyeti bir yazı ile efkârı umumiyeye açıklanmadı, karanlıklar içinde yatıyor.

Zerdali çekirdeklerinin içleri nasıl tatlılandırıldı, sonra nasıl kavrulurdu, nasıl öğütülür, un haline getirilirdi? Nasıl yoğurulur nasıl pişirilir, ekmek olurdu? Bunlar ayrıca araştırılacak şeylerdir. Bu işlerde çalışanlardan bir Antepli kadından ben bu acı çekirdek ekmeğinin nasıl yapıldığı hikayesini yerinde dinledim de hayretimden dona kaldım.

Bu fabrika, kürkçü hanının top değmesi ihtimali olmayan kuytu bir yerinde kurulmuştu.

Antep Savaş müzesi kurucuları, bu harika işlemi de tetkik ettirip bir broşür halinde yayımlamalı ve gözler önüne sermelidirler. Hepimiz bir acı çekirdek ekmeğinden söz eder dururuz ama, bunun yapılışı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Bu harika teşkilât, yine aynı yerde sembolük olarak kurulmalı, her safhanın ayrı ayrı fotoğrafları alınıp broşürlere konmalı. Tarih yazmak kolay değil. Bunu yapanlar, o tarihi olayların iç yüzlerinide halka, gazi çocuklarına ve torunlarına sunmalıdırlar. Bu da tabi para ve emek işidir.

Antep-Fransız harbinin harika olayları yalnız bumu ki? Özdemir bombası nasıl yapılırdı? Birinin içi barut doldurulup, ikili birbirine perçinlenen “sahan bombalar” nasıl yapılırdı? Fişekleri bulunamayan mavzerler, otomatikler fişekleri bulunanlara nasıl tadil edilirdi? işte hep bunlar araştırmalı, eleştirilmeli sembolik olarak fotoğrafları alınmalı ve müzeye konmalı broşürleri yayınlanmalıdır. Allah ömürler versin bu işi yapan ustalar, yani bu fabrikanın mühendisleri tüfekçi Hacı Yusuf ustalar ve çalışma arkadaşları hâlâ sağdırlar. Bunlardan sonra bu işleri kimlerden öğrenebiliriz? Fırsatlar, başımızın üstünde uçuşan balonlar gibidir. Yakalayamazsak uçup giderler.