Hoca Münip efendi Türk âlimlerinin en başta gelenlerindendir. Hoca Münip eendinin doğum tarihile İstanbula geldiği tarih muhtelif kaynaklarda başka başka gösterilmiştir.

BursalıTahir Bey merhum gerek Osmanlı müellifleri ve gerek (Aydın vilâyeti Teracimi ahvali) adlı eserinde doğum tarihini ve hangi tarihte İstanbula geldiğini yazmayarak yalnız 1238 tarihinde Aydında vefat ettiğini yazar ([1]) Şemsettin Sami Bey merhum ([2]) ile Tezkirei Fatin sahibi Fatin Efendi 1182 tarihin de meskati re’si olan Antepten îstanbula geldiğini yazarlar.

Münip Efendi, ilk ilmi malumatını memleketi ulemasından tehsil etmiştir. Tefsiri Beydavi muhaşşisi meşhur (Konyalı İsmail) in dersine devam ederek akranına faik bir surette icazet almaya mu vaffak olduktan sonra 1205 tarihinde îstanbula azimet eylemiştir.

Süreyya Bey merhumun 1189 da Müderris ve Ataullah Efendiye muallim olduğunu yazması yanlış olsa gerektir. ([3]) Îstanbula geldikten pek az bir zaman sonra iktidar ve faziletini herkese tanıtmaya muvaffak olmuştur. Cevdet Paşa merhum kendisinden şöyle bahsetmektedir: ([4])

(Antepte doğup Beldesi ulemasından Ulûmu âliye ve aliye tahsil ettikten sonra Dersaadete gelip 1189 da bilimtihan kaydi âlâ ile zümrei müderrisine dahil ve Esat Zade mahdumu Ataullah Efendive Hoca olmak takarrübile Sarayı Hümayun Hocalığına nail olmuştu.

209 da Kudsü Şerif payesile İzmir kadısı oldu. On dörtte mahreçten Mekkei Mükerreme payesi, on sekizde İstanbul ve yirmi ikide Anadolu payesi aldı).

1222 Muharremin Meclisi mükâleme memuru oldu. 1223 Cemeazıyelevvelinin yirigmi dokuzunda Selim III ün hal’inde müsamaha töhmetile ittiham olunarak Ankaraya nefyolundu. ([5])

Burada ikamet için kendisine yalnız harap bir hücre verilmiş, ne yiyecek, ne içecek ne de altına serecek, üstüne örtecek hiç bir şeye malik olmayan Hoca çok fena bir vaziyete düşmüştü.

Siyasi menkuplardan tehlükeli bir adam telkki edilen Hocanın yanına kimse de uğramıyor; herkes ondan kaçıyordu. Nihayet u sefalet canına tak dedi. Kalemi çekerek Sultan Mahmuda şu beyti yazdı.

Mürgu bibâl-ü perem üftadeem der dami tü

Ya biküş, ya dane dih, ya ezkafes âzad kün

Hocanın bu müracaatı Padişahta tesirini göstermişti. Padişah bu beyti okuduktan sonra elini sakalına atarak derin derin düşünmüş ve üç defa Hoca doğrudur sözünü tekrar ederek ayda bin kuruş maaş verilmesini irade etmişti.

Bir kaç yıl sonra Ankarada çıkan ihtilâl, kendisine isnat olunmakla 1227 de menfası meskati re’si olan Antebe tahvil edilmiştir. Antebe gelirken yolda Cebbar Zade Celâlettin Paşaya tesadüf ederek Paşanın delâlet ve şefaatile Aydın Güzelhisarında mütekaiden oturmak ve oradaki Arpalığile geçinmek üzere müsaadeye nail oldu. ([6])

Mumaileyhin Bayram Zadelerden olduğunu Ömer Asım şu kıt'a ile teyit etmektedir.

Îşte Bayram Zade Rifat bendesi

Kim Münibi fazıla oldur hafid

Hanedanı ehli irfandır O zat

Lûtfa şayan olduğu gayet bedid ([7])

Bu beytler Antepli eşhur Hasırci Zade Mehmet Ağanındır.

Eğer üçüncü Selim malum şeklindeki hal ve şehid edilmemiş olsaydı Münip Efendinin Şeyhülislam olacağı ümid edilebilirdi. Üçüncü Selimin hal’inde müsamaha göstermesi hakikate uygun değildir. Filhakika müşarünileyh Şeyhülislam Ataullah efendinin Selim III ün hal’I hakkındaki fetvasına itiraz etmiştir. Hatta Ataullah Efendi Münip Efendiye hitaben

(Sekbanbaşı Ağa ile birlikte Enderunu Hümayuna varup ve Sultan Selim Efendimizi group cümle kulları Efendimizin istirahatını ve Sultan Mustafa Efendimizin Saltanatını matlup ettiklerini ifade edin dedikte Münip Efendi (Lütuf ve kerem ediniz beni bu hizmetten af buyurunuz) demekle dönüp bu hizmeti Anadolu Kazaskeri Hafit efendiye teklif edicek (Alerrasi velayn) deyüp Sekbanbaşı ile birlikte Sarayı Hümayuna gittiler. ([8])

Münip Efendinin vefatı hakkında Tarihi Cevdet şu malumatı vermektedir:

(Anadolu Sadareti payelularından olup hayli müdettenberu Güzelhisari Aydında menfiyyen mukim Ayıntabi Seyyit Mehmet Münip Efendi illeti rıkkı şeyhuhet ile Şevvalin yirmincigünüfevt olur. Medinei mezkûr kabristanında Sadrı Esbak Çelebi Mustafa Paşa ile Şeyhülislâmı esbak Şerif zade Ataullah Efendi kabirlerinin önünde defnolunmuştur.) ([9])

Bursalı Tahir Bey Merhum Osmanlı müellifleri adlı eserile Aydın vilâyetine mensup Meşahirin Teracimi ahvali adlı eserinde Mûnip Efendinin ölümü hakkında (1238/1822) tarihinde ikamet eylediği (Aydın) da Daribekaye rihlet eyledi. (Eski yeni (Camii Şerif Kabristanının caddeye nazır olan cephesinde medfundur) diye yazar. ([10])

Fatin tezkiresinde: 1238 senesi hilâlinde menfası olan Aydın Güzelhisarında irtihali Daribeka eyleyüp mahalli mezkûrda kâin (Camiiatik) sahasında muntazırı Cenabı Rabbı Şefik olmuştur.)

Fatin Efendi ayrıca şöyle bir garibe de yazmaktadır. (Müşarün ileyh Şeyhülislâmı esbak Şerif Efendi Zade Ataullah Efendi merhu mun üstadı olmak mülâbesesile birbirlerile ihtilât ve ülfetleri derecei kemalde olduğu misillu bilahere nazımı müşarünileyhin (münibin) dahi Aydın Güzelhisarında vukuu vefatile merkadlerinin birbirine karib tesadüf eylemesi tevefuku acip nevinden olmağla tercümei hali zeyline işaret olunmuştur. ([11])

(Münip efendinin mezar kitabesinin yazılıp gönderilmesini Ankara Arkeoloji müzesi müdürü bulunurken Aydın Maarif müdürlüğünden rica etmiştim. Maarif müdürü Salih Ongandan aldığım cevapta Münip Efendinin mezar taşının Belediye tarafından Âbide yapılmak üzere Koçarlı'ya götürülmüş olduğunu öğrendim. Bir ibaret levhası olmak üzere 3/4/935 tarihli tahriratı aynen dercediyorum.

(Antepli Münip Efendinin kabri hakkında belediyece ve hususî surette yapılan araştırmalar neticesinde Münip efendiye ait. lâhdin Aydının Köprülü mahallesindeki Kabristanın kenarında ayrıca yapılmış olan Türbe içerisinde Kazasker Ataullah efendinin lâhdile yanyana durmakta iken istirdattan sonra yapılan şehrin düzeltme ameliyesi esnasında Ataullah Efendiye ait lâhid ile Münip Efendinin lâhdi, bulunduğu mahalden çıkarılmış ve Münip Efendiye ait kitabeyi havi taşın da Abide yapılmak üzere Koçarlıya götürülerek konulmuş olduğunu veyalnız Ataullah Efendiye ait lâhid kitabesinin mevcut bulunduğunu öğrendim . . . .)

Bu sözler karşısında derin bir surette müteessir olmamak acaba mümkün müdür? Mezar taşından şu ve bu!.. Allahım bu ne hazin haldir? İlim ve tarih namına büyük cinayettir! Şinasilerin, Evliya Çelebilerin, Şeyhülislâm Yahya Efendilerin ve daha yüzlerce Türk âlim ve şöhretlerinin mezarları hep aynı akıbete uğradı.. Bari bundan sonra kalanlara dokunmasak!..

Bu izahattan anlaşılıyor ki zavallı Münip Efendinin ne mezarı ne de mezar taşı kalmıştır. Hayatlarında birbirlerinden ayrılmayan iki yâr vefadar (Ataullah Efendi ile Münip Efendi) öldükten sonra da birbirlerinden ayrılmamışlardır. Hatta mezarlarının tahribi sırasında bile…

Münif Efendinin mezarının (Aydın) oqda (Aydın Güzelhisarı) nda bulunuşu belki nazara dikkati çekecektir. Aydın ve Aydın Güzelhisare aynı yerdir.([12])

Münip Efendinin şahsiyeti ve Eserleri:

Münip Efendinin her fende mahir ve akranına faik olduğunu Sicilli Osmani, fezaili ilmiyesiyle beraberedip. Tarihşinas bulunduğunu Osmanlı müellifleri; elsinei seaside (Türkçe, Arapça, Farsça) şiir ve inşaya muktedir, fazlü Kemal sahibi olduğunu Cevdet Paşa kaydetmektedir.

Mahmut Kemal Bey Son asır Türk şairleri adlı değerli eserlerinin bir yerinde Münip efendi için şu satırları yazmaktadır.

(Ahmet Mithat Efendinin (Tarihi Ulûm) namile yazmaya başladığı esere- talibi üzerine- Cevdet Paşa, yazdığı İntikadnamede- ki müsveddatını müşarünileyhin evrakı arasında görmüştüm- “Münip Efendinin hemşiresi olan Asım Efendin, ilmen anın ka’bine varmamış ise de Kamus ve Bürhani katı, tercemelerile daha büyük hizmet eylemiş olduğu müsellematdandır.” Diyor ([13])

(Müşarünileyh yüksek ilim ve herkesi hesaba almaz, olur kemali hasebile kimseyi beğenmez, herkesi hesaba almaz, olur olmaz büyüklere boyun eğmezdi Vakur, âzâmetli, bununla beraber lâtifeyi sever, ahbaplarını şakalarile daima mesrur edermiş. Her sene bir kitap veya bir risale te’lifini âdet edinmişti. Bir gün kendisine sormuşlar “Hocafendi bu sene ne tasnif ettin!” demişler. Cevaben ‘’Bu sene de bir Şeyhülislâm tasnif ettim’’demiş. Mumaileyh bu sözlerile şakirtlerinden o sene Şeyhülislâm olan Arif Hikmet Beyi işaret etmek istemiştir.([14])

Bir gün Kamus mütercimi Asım cereyan eden bir musahabede söze karıştığından “Asım sen sus kerd künedüne karış” deye Asım gibi kendisine her veçhile faik bir âlime karşı bile fazla âzâmet füruşluk etmiştir. ([15])

Hoga Münip Efendi, fevkalâde zeki, dili durmaz, ele avuca sığmaz hasımlarmın hakkından gelmenin yollarını çok iyi bilir ve başarır, açıkgöz bir şahsiyet idi.) ([16])

Münip Efendi öldüğü zaman çok ihtiyardı. Binaenaleyh 1180 tarihinde doğmuş olduğu ve 1205 tarihinde îstanbula geldiği varit olamaz, 1180 tarihinde doğan (Münib)in 1173 de doğan Ataullah Efendiye de hoca olamıyacağı tabiîdir.

Tarihi Enderun sahini Ata merhum Münip Efendiden pek iyi bir lisanla bahsetmez. (Ayıntani Hoca Münip Efendi, Kazasker Derviş Mehmet Efendi, ve Anadolu Kazaskeri Hafid Efendi ve Topal Şeyhülislame mürevviç olmaları dünya ve ahiretlerinin perişaniyetini intaç etmiştir.) ([17])

Münip Efendinin oğlu Sadık Efendidir ki kendisi ulemadandır. Oğlu Sait Mehmet Efendidir. ([18]) Ayaklı kütüphanenin vefatından sonra meydanı teferrüt Münif Efendi le Palabıyık’a kalmıştı ([19]) Münip Efendinin mehareti edebiyatta görünüyordu. Sünbül Zade Vehbi, Fıtnet Hanım, Asaf Mehmet Paşa, Mütercim Asım muasırları ve dostları idi. İzmir Kadısı iken Asım Efendinin Bürhanma yazdığı Arapça takriz ile Mustafa IV nün cülûsunda Fas hükümdarı Molla İsmaile gönderilen name ve muhtelif eserleri Kemal ve iktidarına birer şahittir.([20])

Mütercim Asıma göre Münip Efendinin evi İstanbulda Babı aliye yakın bir yerde idi. ([21])

Münip Efendinin eserleri:

1— Münşeat :

Edebî II muharreratmdan bazılarım cami bir eserdir. Hattı destile muharrer olan nüshası Halis Efendi kütüphanesindedir. Bu mecmuada bazı şiirleri de vardır. Münşeatın bir nüshası da Üniversite kütüphanesinde Yazma eserler arasında 1709 numarada mukayettir. Bu eseri mezkur kütüphane memurlarından Sabri bey zade (Nurettin)in himmetlee tetkik ettim. Münip Efendiyi anlamak ve hakkında bir hüküm verebilmek ancak bu eser sayesinde mümkün olduğu neticesine vardım.. Bu eserin başlıca karakteristik vasıfları şu noktalarda toplanabilir:

Orta kıtada ve sarımtırak kalınca bir kâğıt üzerine yazı ile yazılmış olan hu Münşeat 230 veraktan ibarettir. Yazı Münip Efendinin el yazısı değildir. Fakat oldukça güzeldir. Yazı ların ekserisi siyah mürekeple bazı başlıklar ve isimler kırmızı ile yazılmıştır.

Münşeatın, kimin tarafından ve kaç tarihinde istinsah edil diğine dair bir kayda rastlayamadım. Müstensih bazı yerlerde (bu gazelin, bu mektubun bazı yerleri noksandır bulunduğunda itma mı müyesser olur) gibi şeyler yazmakta bazı yerlerde licenab hazreti Münib gibi sözler söylemektedir. Anlaşılıyor ki bunu istin sah eden zat Münip Efendiye fevkalâde hürmet besleyen birisidir, Bu münşeat tarih bakımından ve 1200/1785 tarihinden sonraki zanesih anlar yani 19 uncu asır için mühim bir tarih kaynağı vazifesini de görebilir. Çünkü içinde bir çok şahsiyetlerin adları, vazifeleri geçmektedir.

Münşeat üç kısımdan ibarettir.

A— Manzum kısım. Bu kısım eserim 58 verakını teşkil etmektedir.

Bu kısmın başında bir Kasidei Arabiye vardır ki (Esad efendi zade Merhum şeyhülislam Mehmet Şerif efendinin – ki Şaire Fitnat Hanımın kardeşidir.) methane aittir. Münip Efendinin şiirlerinin kısmı âzâmı muhtelif vesilelerle söylemiş olduğu tarihlerden ibarettir. Kasideleri Hamit I ve Selim III un medihlerine ve evsafına aittir. Maamafih Münip efendi daha fazla Hamit I i methetmektedir. Hamit I 1204/1789 tarihinde öldüğüne nazaran Münip efendinin hayli zamandanberi îstanbulda bulunmakta olduğu anlaşılmış oluyor.

Bunlardan başka bu kısım içinde Münibin iki üç gazeli vardır.

Örnek olarak bu birinci kısımdan bazı parçalar alıyorum. [Tersane! Âmire civarında Aynalı kavak tabir olunan mahalde devri Hamidi Handa bina ve inşa buyurulan Sarayı dilküşada vaki oda kapıları ve sair iktiza eden mahaller için nazmolunup yerlu yerine tahrir olunan ebyattır.] Ben bunlardan ancak bir kapıya yazılan şu beyti alıyorum:

Safa bâbmda misli var mı bu beyti dilâranın

Kapu yoldaşıdır busn ü- behade bağı Rıdvanın.

îdiyyesinden bir parça:

Kerem kıl ehli aşka gel bu çünki id-i adhadır

Ki ber bir hatvede ömrüm sevabı hacc müheyyadır

Acep sen kandesin kande kenarı vasla çık bir kez

Bu bir demdir ki kurban olduğum alem temaşıdır.

Bir dağ veya güzel bir yer veya resim için söylemiş olduğu Şu kıta bakınız ne kadar güzeldir.

Ne güzel oldu bu kühsarı nev ayin icad

Dembeden berk i direhtanı olıyor taze vüter

Resm-i Şirindir o gûya anı yazdı Ferbad

Ana dağ üstü zehi bağ demiş ehli mezar.

Münip Efendi Kudsü şerifteki Peygamberlerin sanduka örtüleri hakkında da şunları söyleyor.

(Kudsü- şerifte vaki Enbiyayı izâm hazeratının merakıdı mü- barekeleri üzerinde olan sandukalarının puşideleri tarafı Padişahi- den tecdit olundukta puşideler için nazmolunup her birinin üzerine sırma ile nesc ve tahrir olunan kıtalar..)

Berayi puşidei İbrahim Halil:

Ceddi Peygamberi- zişan i kerim

Tanrının dostu Halil İbrahim

Bin temenna ile yüzler sürdü.

Damen-i devletine Şah ı Selim.

Hasibe Hanım hakkımda bir tarih (Amma bu Hasibe hanım kimdir? Bilemiyoruz!..)

Nida edüb dedi ndvan cihana tarihin

Hasibe hanımı aldı bekaya dayei hur

1184

Kerim Bey Zade Arif Beyin müderrisliğine tarih 1186.Esat

Efendi Zade Şerif Efendi hazretlerine tarih ve daha muhtelif ze-

vat İçin tarihler.

Münip Efendinin İbni Hallikân’m ([22])

Vefiyyat-ül â'yan adlı eserini Türkçeye terceme etmiş olduğunu şu beytlerden anlayoruz. Halbuki Münip Efendinin böyle bir eseri olduğu şimdiye kadar bilinmeyordu.

Bu fakiri kemine yani Münih

Kâmbin ede anı Rabbi Mücib

Nazmedüb türkî iie tabirin

Eyledim tercemesiyle tefsirin

Ehli irfana yadigâr olsun

Bezmi yârana bergüzar olsun.

Eserin ikinci kısmı Arapça muharrerat ve bazı takrizlerden ibarettir ki 139 uncu veraka kadardır.

Üçüncü kısım II ise Türkçe muharrerat ve mektuplardan ibarettir. Bu kısım 91 veraktan ibarettir. Bu kısmın muteleasından anlaşıldığına göre Meş’aleci İbrahim Paşa isminde bir zat Münip Efendiye hayli iyiliklerde bulunmuştur. Ona yazdığı bir mektupta birçok teşekkürler ve düalarda bulunduktan sonra (Merhum Uzun Beyin etbaından Elhac Mehmet Ağa bendelerinin Antep tevabiinden bir mukataa kıtası olup mukataa, asarı devlet tarafından birine tahsis olunup başkasına satılması caiz olmayan arazi de- inektir anın kasrı yedinden kıtai İtt erkumeyi mahdumu necabet- mevsumları Faziletin Es'at Efendimiz hazretleri marifetlerde üzerimize berat ettîrüb...) deye bir mektup yazmaktadır. Bundan başka bu kısımda basilica şu mektuplar vardır.

Meş’aleci biraderi Mustafa Paşaya Kaymakamlıktan bâdelazil Dimetokada iken yazılan mektup. Bu mektupta şu beyt vardır.

Ne acep tez geçer zevk-u sürür eyyamı

Ermeden nısfı neharı erişür ahşamı

Kadılıkla İzmire gittiği zaman Silahdarı şehriyari Abdullah Ağaya 13 Rebiülevvel 1209 tarihinde gönderdiği mektup. Bu mektup âdeta küçük bir seyahatname mahiyetindedir.

İzzet Beyefendiye mektup. Bu mektubun kenarında (Merhametkar Efendim Ayıntap yadigarı iki sagır kutu)nun kabulü rica edilmektedir.

İzmirden Padişahın Baş kahvecisi Rüsten Ağaya yazdığı mektup. Ruslarla mükameleye memuriyeti hasebile Arif Beye mektup. Kibari Hocegandan Feyzi Bey zade Mehmet Beye mektup ve daha birçok mektuplar.

Bu münşeattan başka Münip Efendinin Üniversite kütüphanesinde 3-20 numarada kayıtlı (mharreratı bususiye ve saire) suretlerini havi Talik yazılı bir eseri daha vardır.

2— Tercemei Siyeri kebir

(İmam Muhammed bin Hasanışşibani)nin Peygamberin Siyerinden ve askerliğe ait bazı emirlerinden bahseden meşhur iki cilt üzere tertip edilmiştir. Eser yeniçeri efradının teşcilerine medar olmak için (Nizamıcedit) teşkilinden evvel (Hamze name) yerine okutturulmak mahiyeti göz önünde tutulmuştur.

Bu eser Mahmut II zamanında kışlalarda alay ve tabur imamları tarafından asker ve subaylara münasip vakıtlarda okutturulur ve anlatılırdı. Eserde cihad, gaza ve askerî faziletlere dair çok kıymetli yazılar vardır.

22X33,5 ölçüsünde olan bu eserin birinci cildi 357, ikinci cildi ise 373 sabitedir ki kitabın mecmuu 730 sahifedir. İkinci cildin sonunda kitabın Elhac İbrahim Saip marifetile gurrei safer 1241—1825 tarihinde tabedilmiş olduğu yazılıdır.

Birinci cildin sounda şu ibareye rastlanmaktadır:

(Mütercimi kitap olan ulemanm zayıf ve bîtabı Esseyyidi MuhammedMünibilayıntabîdırkibuabdikalilülbida'amreücerred habli metini inayeti Ilâhiyeye itisamla şerhi Siyerikebiri tercemeyi iltizam ve 1212 senesi Rebiülâhırınm yirminci yevmi erbaada vazıhı- ibarat ve efsahı işaratla tercemeyi iysale ihtimam eyledik . . .)

Kitabın başında eserin tab’ma dair şu satırlar vardır:

Allamei- züfununi- mantuk ve mefhum Ayıntabi Esseyyidi Muhammed Münib Efendi merhumun tarif ve tavsiften müstağni siyeri kebir tercemeleri fevaidi- kesirei diyniye ve âvaidi- vefiyrei mülkiyeyi kâfil . . . olup ancak nüshası ender ve nadir bulunsa dahi cevher-i âlî ve behası gali olduğundan iştirasında suubet zahir olmağın elyevm gümrük emtia-i(?) ve mutbah-ı âmire i hümayun emini Elhac İbrahim Saip kullarına bin adet nüshasının … Tabi ve temsil kılınması emrü ve ferman …) buyurulmuştur.

Bu izahattan anlaşıdığma göre eser Mahmut 1! devrinde tab edilmiştir. Bu eserden bazı cümleler alıyorum.

(Vukufu hakaikatı mümkün olmayan umurda, ahkâmı zahir özere bina vaciptir. Cilt 2. S. 23)

Esirin encamı kârı nümayan olmadıkça taksimi malı ve te- zevvücü imreesi caiz ve şayan görülmez. Cilt 2. S. 277)

(Hazreti Omerden mervidir ki: Evlâdlarmıza suda yüzmek, at kullanmak talim ediniz ve emrediniz ki müsabaka için vazolunan nişanlar meyanında yalınayak yürüsünler. Hadisi Nebeviden menkuldür; Evlâdınıza suda yüzmek ve ok atmak ve avratlara dahi iplik işleyecekleri mığzeli talim ediniz. Peygamber buyuruyor ki, ok abnız ve ata bininiz lâkin ok atmanız bana ata binmenizden sevgilidir. Cilt 1. S. 57)

Eserin kenarlarında Münip Efendinin şahsî, mütalealan, haşiyeleri, Müellifin fikirlerine itiraz eden notları vardır.

3- Zeyli Devhat-üi maşayih,

Meşihat makamını ihraz eden İslâm Şeyhlerinin hal tercemelerini

göstermek üzere (Müstakim Zade Süleyman Sadettin Efendi) tarafımdan yazılan

eserin zeylidir ki Rifat'Efendininmatbu (Devha-tül- meşayih) i bu iki eserden

toplanmak suretile meydana getirilmiştir, (Devha kelimesinin lügat manası ulu

ağaç demektir.) Münip Efendinin bu eseri gayri matbudur. Bunun bir nüshası

Üniversite kütühanesinde yazma kitaplar arasında 2558 numarada mukayettir.

37 veraktan ibaret olup talik yazı ile yazılmıştır.

4— Hulâsa-tün nükul fil- edeb.

Kavaidi edebiyeden bahis matbu bir eserdir.

5- Fezaili cihad.

Tercemei Siyerden başka faydalı bir eser olup ismi Hikmetül garra, fi

ahkam-ül gazadır. Bir nüshası üniversite kitaparının yazma Türkçe eserler

kısmında 2203 numarada kayıtlıdır.

6- Temhiül mevlud fi mahd-ül vücud.

Doğum hakkında Hadisi şerifler ile bu baptaki mütaleaları havidir.

[Acaba (Manzumei veladet) adlı eserile bu eser aynı şey midir?] ([23])

7- Teysir-ül- mesir fi şerh-us- siyer üî- kebir.

Arapça bir eser olup Siyer tercemesinden başkadır.

(Bursalı Tahir Bey merhum Münip Efendinin (İmam Muhammed) in malum ve meşhur olan Siyerinin güçlüklerini aydınlatmak için bir ciltten ibaret Arapça bir eser daha yazmış olduğunu, ziyaret etmiş olduğu mezar taşında gördüğünü kaydetmektedir. Mezar taşları görülüyor ki yalnız bir insanın ne zaman öldüğünü değil de ne gibi eserleri olduğunu da bildirmektedirler.)

8- Risale –tül- aruz.

Bu kitabın asıl ismi (Mizan-i- Selim) olup 1203 senesinde telif edilmiş ve

Üçüncü Selime arzedilmiştir.

Bu eserin bir nüshası Köprülü kütüphanesinin Asım Bey Kısmında 435

numarada kayıtlıdır. 39 veraktan ibaret olan bu eser Türkçe Talik yazile

yazılmıştır.

(Hademei fazl-ü- hünerin zayıf ve bîtabı kilâr hassai Hümayun hocası

Eseyyidi Muhammed Münibilayıntabî ilmi aruzdan eş’arın inşa ve inşadına,

taarruz edenler için bunun kavaidi ve buburu müstamelenin usul ve fürı ve şevahidini müştemil bir risale te’lif) ettiğini söyleyen Münip Efendi bunu (Haydara arzı şecaat, Yusufa arzı cemal kabilinden Padişaha takdim) kıldığını yazıyor. Ve şu baytile bunu teyit ediyor.

Cinsi beyninde ol ki faiktır

Hak bu kim Padişaha lâyıktır.

Risalei aruzun sonunda Mesnevi şeklinde şu beytler vardır.

Eyle Yarab kuluna mazhar

İntifa eden andan ehli hüner

Çünkü bâ feyzı Rabbi Mücib

Kıldı tekmil o cemi paki Münib

Tabına oldu ziyb bahş i aruz

Dedi tarihini (usul-i aruz)

1203

Bu kitapta Münip Efendinin müstezad şeklinde şöyle güzel bir

manzumesine rastladım:

Seccade sıfat Haknişin ol yürü her dam kibreyleme cânâ

Serdadei ferman ola saf saf sana âlem el bağlıyalar tâ

Kandil gibi talip olan evci suuda Rifat hevesile

Bu eser bize Münip Efendinin 1203 tarihlerinde kilârı Hasse Hümayun Hocası ve daha bu sıralarda kendisinin hayli mühim bir mevki sahibi olduğunu anlatıyor. Bu eserin Şerif Efendi Zade Ataullah Efendinin hattı destile olan bir nüshası Üniversite kitapsarayının 2979 numarasında kayıtlıdır. 29 veraktan ibaret olan bu eser talik yazile yazılmıştır.

8— Dürrü nizam.

Bu eser Üniversite kitaphanesinin Yıldız kısmında Türkçe yazmalar

arasında 65—2816 numarada kayıtlıdır.

(Antepli Münip Efendi) eserin müellifi olarak gösterilmektedir.

108 Sahifeden ibaret olan bu kitap Sünbül Zade Vehbi E- fendi ile Antepli

Haşan Aynî Efendinin Nazm-üc-cevahîr adlı eserine benzer bir eser meydana

getirmek istemiştir. Fakat Müellifin mukaddemede Antepte 1180 tarihinde

doğmuş olduğunu ve 1205 tarihinde Istanbula gelmiş olduğunu yazması şimdiye

kadar bildiğimiz ve yukarıdan beri verdiğimiz ve kaynaklarını gösterdiğimiz

malûmata uymamaktadır.

Münibin 1180 de doğduğu bir an için kabul edilse 1238 de öldüğüne göre

58 yaşında öldüğü meydana çıkacaktır kî bu da hakikate mütabık değildir.

Eğer bu Münip başka bir Antepli Münip Efendi ise şimdiye kadar böyle bir

isme rasttath’amış bulunuyoruz. Yıldız kütuphanesinin asari nefise kısmında bulunan bu kitabın meşhur olmayan bir adam tarafından Padişaha takdimine o zamanki usul ve teamül mucibince imkan yoktur. Fakat

Zihiricet şüd hezarü sad be hiştad

Mera der Ayıntab üftad Milad

Bihamdillah yetiştim bist sale

Haveskar oldu dil ilm-ü- kemale

Okudum evvela Nazm-ül-leali

Nice mevzun lugat incu misali

Hele fenni lugatte mahir oldum

Anınla alim oldum, şair oldum

Sene bin iki yüz beş mahi şevval

Stanbul oldu bana cayı ikbal

Bu kitapta şer'ı istilâhlar, mektep istilâhları, tasavvuf İlmî me’kûlât ve

saire gibi tasnif edilen yüz bahsin her biri on üç beytlik bir kıt'a olarak istilâhları,

bedi, tıb, istilâhları, kuşların isimleri, bir sahifeye dercedilmiştir. 1300 beytten

terekküp eden metin her beytinde sekiz lügat kabul ettiğinden bir kıt'ada yüz ve

yüz kıt'ada on bin lügat olduğunu, fakat kırmızı mürekeple yazılan kepmelerin

mültezim olduğunu söyleyor.

Dürrü nizam ismi Ebced hesabile kitabı telif tarihine delalet ediyor ki

1226 senesine tekabül etmektedir. Müellif kitabını üç lisan üzere tertip etmiştir.

Bu kitaptan bir misal olarak adetler hakkında yazdığı şu mısraları alalım.

Bir ahad yek, iki isneyn dü, say ahsa vü şümar

Se selâse üç dahi dört erbaa çarü çehar

Üçte bir sülsü seyek nısf ile nim oldu yarım

Tanzimi için çok emek çekilmiş olan eserin edebiyat bakımından büyük bir kıymeti bulunmamakla beraber dil ve folklor yönünden ehemmiyetli parçaları vardır. ([24])

Bu eserin hal tercemesini yazdığımız Münip Efendiye ait olmadığı

kanaatındayız. Çünkü.

A— Münip Efendi 1205 de değil 1189 tarihinde Istanbula gelmiştir.

B— Münip Efendi 1180 de değil bundan çok daha evvel doğmuştur. Çünkü Münşeatında 1184 tarihinde yazdığı manzuler vardır. Ve 1203 tarihinde

Risalei aruzu yazarak Selim III e takıdim etmiştir. Bir adamın dört yaşında şair

olamıyaceğı âşikârdır.

C- Cevdet Paşa Münip efendinin öldüğünde çok ihtiyar

olduğunu yazıyor halbuki Dürrü nizama göre mumaileyhin 58 yaşında öldüğunu

kabul edilmek lâzımdır. Halbuki 58 yaşmda olan bir adam ihtiyar damaz

D— Eğer tu eser Münip Efendi tarafından yazılmışsa, mükaddeme veya

kitabı ölümünden sonra istinsah eden zat tahkik ve tetkika lüzum görmeden ve

tamamile indî olarak Münip Efendinin doğum, Istanbula geliş tarihlerini

yazmıştır. Ve yahut gayet zayıf bir ihtimal ile bu Münip başka Antepli bir Münip

Ef. olmalıdır. ([25])

Üniversite kütüphanesinde yazma Türkçe eserler kısmında 2166

numarada katıylı (Risalei Nakşıbendiye tercümesi) deye bir eser vardır. Bu

eserin mütercimi (Esseyyidi elhace Muhammed MüniH bin Elhace Zeynel âbidin

bini Elhace Ali eşşehir bi Derviş Zade)dir ve eser 1265 tarihinde tercüme

edilmiştir. Bu eser galip bir ihtimal ile Kethüda kitabeti kaleminden yetişip

birçok defterdarlıklarda bulunan ve 1278 tarihinde vefat eden Elhac

Muhammmed Münib Efendi tarafından tercüme edilmiş olsa gerektir.

Köprülü kütüphanesinin Asım bey kısmında 72 numarada kayıtlı Kilisli

Mehmet Emin Vahit Paşanın (Şerhi serif Dimyatiye) adlı bir eserini gördüm.

Eserin aslı (Şeyh Nureddin-i Dimyatı) tarafından yazılmıştır. Tanrının muhtelif

Isim ve sıfatlarını Arapça ve manzum bir halde yazan bu eseri Vahit Paşa 1236

senesinde İstanköy ceziresinde menfi bulunurken yazmış (Mirkatı münacat)

terkibini buna tarih düşürmüştür ki bu tarih 1236 senesine tekabul eder. Eseri

Vahit Paşa Halep valisi bulunurken Halepte 1242 tarihinde Fetvahane

katiplerinden Abdülkadir Hasbi Efendi isminde bir zat istinsah etmiştir.

İşte bu eserin sonunda Münip Efendi tarafından yazılmış Arapça bir takriz

vardır. Bunun sonunda Münip Efendi kendisinden şöyle bahsetmektedir. Eddai

ila Rabbihül mucib hadim-ül ilim vel ulema Esseyyid Muhammed Münib sabıka

Anadolu kadi askeri yevmen-nahir. Sene. 1236 Güzelhisarı Aydında otururken bu

takrizi yazdı. Günahım yoktu. Hasudların ve cahillerin yüzünden buraya düştün.

Kaderime razi olup oturuyorum. Allahın takdiri ne ise olacaktır. Cenabi hak

akıbetimizi hayreylesin).

Bu sözlerden anlaşılıyor ki Münip Efendi -Aydında ihtiyar lığında çok

acıklı gurbet günleri geçirmiştir.

Münip Efendinin şiirleri:

Münip Efendinin şairleri kuvvetlidir. Yalnız şiirle uğraşmış olsaydı belki

devrinin eri büyük bir şairi olabilirdi. Aruza onun kadar salâhiyetle vakıf belki

pek az kimse vardı. Aruz risalesi bunun en canlı bir şahididir. Bununla beraber

Münip orta derecede bir şairdir. Şiirlerinin bir çoğu tarihten, pek az kısmı kaside

ve gazelden ibarettir. Münip Efendi Arapça ve Acemce de şiirler yazmıştır.

Arapça şiirleri Tükçeden daha kuvvetlidir, Elde edebildiğimiz bazı beytlerile

gazellerini yazalım.

Salındı devhai bar âverî kaddı Burusaya

Kudum u es’adi oldu Burusaya ber-ü- saya

Münip Efendi burada Edebi sanatlardan güzel bir cinas yapmıştır. ([26])

Yazdı kilki Nûnib bir tarih

Cayi üfta yine Şerif oldu.

Bu beyt Şerif efedinin Şeyhülislâmlığına tarihtir ki 1192 senei hicriyesine

işaret etmektedir.

Mahvolmayınca çirki siva kalb olur mu saf

Safvet gelir mi bir suya ta ki durulmağa.

Fatihte Millet kütüphanesinde Türkçe manzum eserler arasında 717 numaralı bir mecmuai eş’arda rastladığımız iki gazelini yazalım.

Birinci gazeli Şeyhülislam Es’at Efendinin bir gazeline naziredir.

Fikri battm isterim sinemde reyhan eyleyi

Soyli eşkim ol çemenzar üzre barân eyleyi

Nakşı payı rahşma yüz sürmeden kasdım bu kim

Hâki köyün dideye kâhli Sıfahan eyleyim

Dad ey ruhu musavver hicrile Öldüm meded

Barı gel ağuşa kim cisme seni cân eyleyi

Gönlümü deyri harabat içre yap kim bir dahi

Hanei zühdü yıkıp da Kabe viran eyleyim

Ben Müniba Es’ada tahkiki taklid eyledim

Kim bu nazmı ziveri unvanı divan eyleyim

Bir başka gazeli

Çekti sevadı azam kalbine siyah hat

Manendi mur çiğnenüb etti tebah hat

Ayinei cemaline aksetti razi dil

Dağı hayali hal ile zülf oldu ah hat

Gördükte hattın o şehi ikbalimi Behcetin

Sandım ki verdi katilime bir Padişah hat

Afakı hep rişei eczayi dud-I dil

Tuttukta oldu haleler etrafı mah hat

Camı lebini hattı begdad nuş içün

Remzetti mesti aşkına bi iştibah hat

Açıldı hodbehod dili sevdazede Münib

Bak ziri zülfe sayesi düştü siyah hat.

Şimdi bu gazeli talihle uğraşalım…

Gazelde şiriyetten ziyade lugat, istilah vardır. Ilim kuvvetile söylenen bu gazelde

bir maşukun tüylenmesinden bahseldilmektedir. Sevadı âzam gerçi büyük şehir manasına gelen bir lûğat ise de burada yukarıda yazdığımız gibi sevgilisinin büyüyerek sakallandı- söylenmek isteniliyor. Hat kelimesi ise taze sakal manasına gelmektedir. İkinci mısra ise (Sureî Nemii) e işarettir. Halbuki Münip Efendi gibi dürüst ahlâklı bir adamın bu tarakta ne bezi ola bilir?. Ömründe bir katra şarap içmeyenlerin şaraptan bahsedişi gibi Münip Efendinin de mahbuptan, çehresinden, tüylenmesinden ve bundan duyduğu istiraptan bahsedişi ne kadar garip bir şeydir.

Bir başka gazeli:

Şu dilkim rencişi zahmi şikârından safa almaz

O gûya bir sarayı pür kesafettir ziya almaz

Lebi yâre verirdim nakdi güftarım semen amma

Meyi nabe gazelden meyfuruş asla baha almaz

Vücudin nefy kıl ister isen kalsün vücudu (*) dit

Ki vermez hükmü illâyı dehane ol ki îâ almaz

Güzeşte dilberin bastırdı çevrin nevresanı debr

Beli derler ki ahlâf olmaz eslâfa dua almaz

Müniba nukrei halis ıyarı ma’deni tab’ın

Çıkar kim katırı nekkad nakıdı kalb sada almaz.

Bu gazelde de bir iki imale (*) işaretli zayıf bir mısra istisna edilecek olursa vezin mükemmel mâna güzeldir. Lâkin kuvvetli bir şiir değildir. Bir sürü lûğat vardır. Nukre (saf gümüş manasına geldiği gibi oyuk, çukur manasına da gelir) Nakıd (Akçanmkalp olup olmadığını tecrübeye memur olan adam) Nekkad (nak din halisini kalpından tefrik eden, bir şeyin iyisini kötüsünü se çen adam) kelimeleri gibi; epeyce zor tabirler vardır. Halbuki mütercim Asım Müniptenz daha güzel, Hele Hasırcı Hafız Mehmet Ağa hepisinden daha ince şiirler söylemiştir.

Şeyhülislâm Es’at Efendi Zade Şerif Efendinin bir kît'asına nazire olarak yazdığı Farisi bir kıt’sı.

Sevadı zülfet ey ahuyu Çini misk ez fer şüd

Dimağı nafei tatar ez buyçş muattar şud. .

Müniba mu’cizi nazmı Şerif asude ez tanzir

Beda’va her ki ser efrazed ez hacleti nigün 3er şüd.

Bu kıt’ayı terceme edelim:

Ey Ahuyu Çin!

Siyah zülfün keskin misk gibi kokuyor. Öyle ki tatar ahu: şunun dimağı bile ondan muattar olmuştur. Ey Münip, şerifin nazmı ([27]) tenzirden varestedir. Onu tanzir davasına kıyam edenler hacaletle başını eğmeğe mecbur kalır

Şu Farsça beyti ne kada güzeldir.

Hubbu vatan ez tahtı Süleyman bihter

Harı vatan ez sünbul-ü reyhan bihter

Tercemesi:

Vatan sevgisi, Süleyman tahtından, vatanın dikeni sünbül ve fesleğenden daha iyidir. Münibin Silahdar tezkiresinde gördüğümüz bir gazeli şiir itibariyle diğer eserlerinden daha güzeldir. Silahdar tezkiresi kendisinden bahsederken (Müderrisini kiramdan Enderunu Hümayun hocasıdır) demekle iktifa etmektedir. ([28])

Yarın tutalım gemzei nevek eseri var

Aşıklarının sine gibi bir siperi var

Busi lebini başına taksa nola dilber

Zevki meyin elbette gönül derdi seri var

Meylettir eşki ruh-u zerdim bana yarı

Halince fakirin de biraz sim-ü-zeri var

Yapsa güzeli Es’ada ebyatı nazir

Bu taze zemin içre Müniba’da yeri var

Münip Efendi anlaşılıyor ki bu gazeli Şeyhülislam Şerif ve şaire Fıtnet Hanımın babası Şeyhülislam Es’at Efendinin bir gazeline nazire olarak yazılmıştır. Burada şayanı dikkat gördüğümüz bir nokta vardır ki o da Münip Efendinin kendisine yetişecek kadar zer-ü sim yani para sahibi olmasıdır.

Silâhdar tezkiresinde gördüğümüz şu tarihi Münip Abdülha' mit I in tamir ettiği bend hakkında söylemiştir.

Güzel sed yaptı Han Abdülhamid bend eyledi suyi

Su başıdır ki çekmiş bende bu sed âbi dilcuyi

Sene 1200

İlmi, edebi, içtimai ve tarihi vaziyetini tahlile uğraştığımız

Antepli Münip Efendi muhakkak ki on dokuzuncu asrın en değerli alimlerindendir. Eğer siyaset işerine girişmemiş ve on beş sene kadar gurbette sürgün hayatı geçirmemiş olsaydı memlekete ve ilme daha çok hizmet edebilirdi. Münip Efendinin torunlarından bugün kimse var mıdır bilmeyorum. Eğer varsa ve atalarına dair yanlarında bazı vesikalar bulunuyorsa bunları neşretmeleri her halde faydalı olacaktır.


[1] Osmanlı müellifleri. Cilt 2. S 34. Aydın vilâyeti Teracimi ahvali S. 103 —111. İbrahim Alâettin de Meşhur Adamlar ansiklopedisinin 1127 inci sahifesindeölüm tarihi 1822 olarak gösterir.

[2] Kamusülâlâm. Cilt 6- S. 4458 Tezkirei Fatin...

[3] Sicilli Osmani Cilt 4. S. 517.

[4] Tarihi Cevdet Cilt 12. S. 76.

[5] Sicilli Osmani Cilt 4. S. 517.

[6] Halkevi konuşmaları. S. 101. Ömer Asım Aksoy.. Bu mühim malûmatı veren O. A. Aksoy yalnız bu malûmatı nereden almış olduklarını göstermiş olsalardı ilim ve hakikat meraklılarını daha çok minnettar etmiş olurlardı.

[7] Halkevi konuşmaları Ö. A. Aksoy S. 99. Mumaileyh ayrıca şu malûmatı vermektedir:

(Bayram Zade Mustafa Rifat —ki anne m tarafından bana da ced olur.

Akkâ Kaymakamı Sait Paşanın kitabet hizmetinde iken kendisine tevcih olunan Rûtbei Rabia Hocagânlığına Hasırcıoğlu bir tarih yazmıştır. (1272) senesi beyt yukarıda dercedilmiştir.

[8] Tarihi Cevdet. Cilt 8. S. 173…

[9] Tarihi Cevdet. Cilt 12. S. 77.

[10] Osmanlı müellifleri. Cilt 2. S. 34—35, Aydın vilâyetine mensup meşahir S. 109 - 111.

[11] Fatin tezkiresi.

[12] Aydın kadimen Güzeİhısar namile maruf bir şehirdir.

Musavver Dairetülmaarif. S. 432

Aydın namı diğerle (Güzelhisar) Aydın vilâyetinde Aydın sancağınım merkezi olan bir şehirdir. Güzelhisar, Aydın kasabasının eski ismidir. Kamusulalâm. Cilt, t S. 512 ve Cilt 5. S. 3920

[13] Son asır Türk şairleri, Mahmut Kemal Cilt I. S. 71 not kısmı.

[14]Arif Hiknlet Ahmet Bey, Raif İsmail Paşa zade Sudurdan İbrahim İsmet beyin mahdumu olup 1200 tarihinde doğmuştur, Sırasile yükselerek 1262 senesinde Şeyhülislâm olmuştur. J275 senesinde irtihaj edip Usküdarda ailesi kabristanına defnedilmiştir. Alim, edip, şair, natuk bir zattı. Mekkei Mükerremede bir kütüphane inşaf eyledi. Sicilli Osmanî Cilt 3. S. 275. Bu izahata nazaran Arif Hikmet Beyin 1262 tarihinde Şeyhülislam olduğu anla şılıyor. Bu itibarla Münip Efendinin “Bu sene de bir Şeyhülislâm tasnif ettim!„ demiş olması varit olamaz. Bu sözle olsa olsa 1221 senesinde Şeyhülislam olan Ataullah Efendi kasdedilmiş olabilir.

Mehmet Ataullah Efendi. Şeyhülislam Es’at Efendi zade Mehmet Şerif Efendinin oğlu 1173 1759 tarihinde doğmuştur. Anadolu, Rumeli Kazaskeri olmuş ve nihayet 1221 tarihinde Şeyhülislâm olmuştur. 1223 tarihinde Selim III ün hati ve şehadeti meselesinden dolayı azledilmiş ve Bebek sahilbanesinde otururken Aydın Güzelhisarına nefyedilmiş ve orada 1236—1820 tarihinde vefat etmiştir.

[15] Münip Efendi hiç şüphesiz ki Asımdan daha âlimdi .

[16] Gaziantep Halkevi konuşmaları. S. 102 Ömer Asım Aksoy bu izahatı nerden aldığını göstermemektedir. Her ne kadar bahsin sonunda me’hazler gösteriyorsa da neyin nereden alınmış olduğu anlaşılamamaktadır.

[17] Tarihi Enderun. Ata Bey, Cilt 3, S. 43.

[18] Sicili Osmanî Cilt 3, S. 195. Sadık efendi müderrisindendir. En son vazifesi Medine Mollalığıdır. 1246 senelerinde orada vefat etmiştir. Topkapı Sarayı Müzesinin Hazine kısmındaki kitaplardan 1649 numarada kayıtlı (Esamii ulema) adlı bir kitabın 41 verakında Sadık efendi için şu yazı vardır:

Münip efendi zade Esseyyid Mehmet Sadık Efendi. Sarayı İbrahim Paşa müderrisi bilitibar salise rütbesi eshabından. 1217 senesi.

Sait Mehmet Efendi hakkında da sicilde şu malûmat vardır; Münip efendi zade Sait Mehmet Efendi 1276 da Yenişehir Mollası ve 1284 Ramazanında Bursa Mollası oldu. Cilt 3, S. 46.

[19] Ayaklı kütüphane (Müftü Zade Esseyyid Mehmet Efendi) Hamit I. Devri ulemasının en büyüğü olan bu zat Antalya Müftüsünün oğlu olup 1112 – 1700 senesinde doğmuştur. 1146 tarihinde İstanbul’a gelmiş bir müddet Topal Osman Paşa zade Ahmet Paşa ile taşralarda dolaştıktan sonra tekrar 1267 senesinde İstanbul’a gelmiş ve kat’ı meratip ile Kazasker olmuştur.

Ayaklı kütüphane lâkabını kendisine meşhur âlimlerden Kazâbadi Ahmet Efendi vermiştir. 1212 – 1800 senesinde yüz yaşında olduğu halde İstanbul’da vefat etmiştir. Ulemadan Tatarcık Abdullah Efendi ile Gelenbevî İsmail Efendi talebelerindendi. (Eslâf. Cilt 2. S. 56. Faik Reşat Bey)

[20] Fas hükümdarı Molla İsmail’e gönderilen Arapça bu namenin aslı Cevdet tarihinin 8 inci cildinin 356’ncı sahifesindedir ve cidden mükemmel ve veciz bir yazıdır.

[21] Mutbu Asım tarihi Cilt 2. S. 50.

[22] Ebül Abbas Şemseddin Ahmad (İbni Halikân) bini İbrahim. Sene

608—681 H. - 1211—1282 M. Meşhur tarihçi ve Biyografist. Bermekîler sülâlesinden olup Erbilde doğmuş ve 681 senesi Recebinde Şamda 73 yaşında ölmüştür. Kendisi aslan Türktür. İki defa Şamda kadılık etmiştir. Halepte ve Mısırdada bulunmuştur. Bu kitap Müslüman âlimlerinden sekiz yüz altmış beş kişinin bal tercemelerini yazar. Bu kitap Fransızca, Almanca ve İngilizceye de terceme edilmiştir.

İbni Hallikân Türkçeye Rodosî zade Mehmed efendi tarafından çevrilmiş ve bu terceme iki cîlt halinde ve ağdalı bir lisanla 1280 tarihinde Maarif nazır: Edhem Paşanın zamanında Matbaai Amirede tabedilmiştir. Ikinci cildin sonunda müellifin hal tercemesi vardır.

[23] Manzumai velâdet, Üniversite kütüphanesi Yıldız Türkçe yazma eserler kısmı 17849- 667. Ömer Asım Aksoy bu kitap hakkında Gaziantep Halkevi konuşmaları adlı eserinde şöyle malumat vermektedir: S. 99.

9 sahifelik el yazması Arapça bir risaledir. Mensur ibareler arasında yer yer müellife ait beytler vardır. Bu risale Birinci Abdulhamitin Hadice Sultan aslı kızının doğumuna hediye ve dua olarak yazılmıştır.

[24] Gaziantep Halkevi konuşmaları. S. 95—98 O. Asım Aksoy. Bu kitap hakkında Ömer Asım, daha etraflı malumat vermektedir.

[25] Dürrü nizamı bir daha tetkik etmk için Üniversite kütüphanesine gittim. Fakat eserin ahvali hazıra dolayısile ve kitabın nefis eserlerden sayılmasına binaen kütüphaneden kaldırılarak sandıklara konulduğunu Öğrendim.

[26] (Cinas – tecnis namile daı yad olunur – iki lafzın manaları muhtelif olduğu halde telaffuz veya kitabette yekdiğere müşabih olmasıdır. (Muallim Naci – İstilahati edebiye. S. 241) Mesela İsmail Sefa Merhumun şu beyti cimasa güzel bir misaldır.

Beklerim haftada bir name bu (yaz)

Yazacaksan dediğim veçhile (yaz)

[27] Silâhdar tezkiresi. Üniversite kütüphanesi yazma kitaplar kısmı No. 2557 verak 9.

[28] Zübeyde Fıtnet Hanım, Kadın şairlerimizin en kuvvetlilerinden olup Ebu İshak İsmeail Efendi Zade Şeyhülislâm Es'ad Efendinin kızı ve Şeyhülislam Şerif Efendinin hemşiresidir. Kocası Rumeli Kazaskerliği yapmış Derviş Efendidir. Divanı basılmıştır. Sedırâzam Koca Rağıp Paşa ve Şair (Haşmet) ile müşaarede bulunduğu rivayet edilir.

Fıtnet Hanimin (Olmayınca hasta, kadrin bilmez adam sıhhatin) gibi darbımesel olmuş mısralar vardır.

1194 - 1780 tarihinde vefat ederek Eyübde validesi yanma gömülmüştür.