(Gaziantep Ayaklanmalarından Biri)

Yıl 1793 Bundan 173 yıl önce, idi. Şehrimizin hükümet konağının kuzey yönünde dört yolun birleştiği yol kavşağı olan ve 1962’de Vali Salih Tanyeri tarafından açılan bu meydanlık ve çevresi Boklu bostan idi.

Ve içerisinde bir bina vardı. Dört yüz yıl öncesi ise: şimdiki Maarif kahvesinin bulunduğu yer ile bu meydanlığa Keyvan Bey adında bir bey çadır kurmuştu. Bu bey vaktin sultanı tarafından Antep’e Emir olarak gönderilmişti.

Koyunu vardı, Keçisi vardı, Tavuğu Hindisi vardı, Develeri buralarda otlamaktaydı. Antep ileri gelenleri şehirden çıkmış yeni gelen bu idareciyi karşılamaya gelmişlerdi. Ve birbirlerini karşı­ladıklarında ise aralarında şöyle bir konuşma geçmişti:

— Şehre neden girmediniz ya Emir?.. O, cevap vermişti:

— Benim Develerim var Koyunlarım Keçilerim var, olmaya ki sizleri rahatsız ede.

İşte bu boşluk sonradan çok değişiklikler geçirmiştir. Adı geçen bey tarafından bu meydanlık ile birlikte şimdiki Bayramlara ait blok ve çevresi, Keyvan Hamamı ve sırasındaki dükkânlar, Kale altındaki dükkânlar hep bu zatın vakıflarıdır.

Bu meydan yine bir zamanlar vaktin belediye reislerinden 5. inci belediye reisi Abdülkadir Erkılıç’a Bayramlar tarafından 100 yıl müddetle icara verilmişti. (Maksadı neydi niçin verilmişti hele kapalı geçelim)

Abdülkadir Erkılıç bu meydanlıktaki binayı yıktırmış ve yerine bir konak kondurmuştu. Binanın tarihçesini buraya kadar getirdikten sonra biz yine bundan 173 yıl öncesine dönelim.

Şehir halkı o zamanlar şehirde türeyen derebeyi Mehmet Nuri Paşa (Şimdiki Müze olan Camii yaptıran) adındaki derebeyinden bizar olmuştu. Şehrin ileri gelenlerinden Kasap İbrahim Ağa ve bununla birlikteki kimseler o zaman Kilis’te icrayı hükümet eden Daltaban Mehmet paşayı kendilerine yardımcı olarak çağırırlar. Ve şehri bu adamın zulmünden kurtarmasını isterler.

Daltaban Mehmet Paşa Esasen Hatay ilimizin şimdiki Belan bucağının Tiyek köyündendir.

Nasılsa Saltanatın gözüne girmiş Kilis ve Azaz’ın müsellimliğini almıştı. Fakat sonradan devletin işinin başından aşkın olmasından fırsatı ganimet bilmiş kendi kendisine buraları istediği gibi idareye başlamıştı.

Mehmet paşanın Kör Bilal adında bir adamı vardır. Sabahleyin evinden çıkar kendisine ve ağasına, kasaptan et sebzeciden sebze, hasılı her ikisinin de evine, ne lazımsa alır gönderir fakat kimseye tek kuruş ödemezdi. Hiçbir kimsede tek bir kuruş istemeye cesaret edemezdi.

İleriden beri gözü Antep ve çevresinde olan Daltaban Mehmet Paşa Antep halkı tarafından yapılan bu daveti ganimet bildi. Ve adamı kör Bilalı Seksen Sekban ile Antep’e gönderdi.

Kör Bilal Antep’e girince Mehmet Nuri Paşa kaçtı. Kardeşi Sadık ağayı (Şimdiki Mazhar Müfit Budak, Ali Budak, Dr. Ahmet Hurşit Battal vesaire bu adamın devamıdırlar) tuttular, 30 kese akçeye fidyeye bağladılar. Adamcağızın bütün malı 27 kese çıktı. Fakat geriye kalan üç kese akçe için Sadık ağayı hapis attılar. Mehmet Nuri Paşanın ve avenesinin zahire ambarlarını kırdılar, yağma ettiler. Bundan başka Antep halkının birçoğunun da evlerini bastılar. Mallarını aldılar. Mehmet Paşa’yı Antep'e davet edenler bin defa pişman olmuşlardı. Fakat ne çare ki iş işten geçmişti.

Kadınlara işkence edenin adı Tüfeğin başı, Erkeklere işkence edenin adı Sekban başı idi. İdamı icap edenleri şimdiki eski hâlin zabıta karakolu kısmındaki kapısının kara basamak denilen yere çıkarırlardı. İdam edilecek kimse boynunu içeriye çeker fakat böğrüne saplanan bir çuvaldız veya bir bıçak darbesi ile adamcağız silkinir, silkinmez bittabi boynunu uzatırdı. İşte o zaman da boynu kılıçla uçurulurdu.

Bu hal böylece on sekiz gün devam etti. On sekiz gün sonra Daltaban Mehmet Paşa Antep’e çıka geldi. Fakat yapılan zulüm iki misli oldu Gelinlik kız­arın bile çeyiz sandıkları kırılmaya ve girilmeyen evlere girilmeye ve malları yağma edilmeye başlandı.

İşte bunun üzerine bir gün Antep halkı kıyam etti. Şimdiki Maarif ile Karagöz caddesi önünden o zamanlar bir su akardı. Bu su Pancarlıdan gelen ve şimdiki Maarif bahçesinin, içerisinden şehre taksim edilen suyun artığı idi. İşte bu atık insan kanına boyanarak akmaya başlamıştı. Caddeler ve yollar tamamen tıkanmıştı. Kör Bilal’in seksen sekbanı bu uzun yolda mahsur kalmışlardı. Şimdiki Hükümet meydanı olarak açılan yerdeki binada oturan Daltaban Mehmet Paşa’yı Piştov Tabanca ile öldürdüler. Kafasını ve bir omuz başından ayrılmış bir kol dalını kesilmiş halde Mızrağa takarak kaldırdılar.

Daltabanın bu suretle öldüğünü’ gören Sekbanlar da bir şaşkınlık oldu. Bu şaşkınlıktan istifade edip Antep kıyanıcıları Sekban’ların hepsini bu cadde üzerinde su boyunca öldürerek yere serdiler. Kör Bilal’i bularak parçaladılar. Ve bu suretle Daltaban Mehmet Paşa’nın zulmünden halk kurtulmuş oldu.

Bu haber Kilis’e gidince de halk bayram yaptı. Ve Daltaban tarafından yaptırılan camii (Haksız mal iktisabı ile yapılan camide namaz kılmak caiz değildir) diyerek yıktılar. Kilis’te hâlâ bu camiin harabesi yatmaktadır.

İşte her gün binlerce insanın tepeleyerek gelip geçtiği bu meydanın tarihe karışan tarihçesi böyledir.

Not: Bu bilginin bir kısmı Hatay tarihinden, bir kısmı ise Şeri Mahkeme sicilinden çıkarılmıştır.

Derleyen: M. Oğuz GÖĞÜŞ