(Geçen Sayıdan Devam)

2. MEKTUP

Birecikten Sait Sabit’in mektupları:

Yağsın nesi varsa kâinatın

Lâkin bu derin sükût dinsin

A. Hamid

Mevlâyı seversen dergâhi yâre,

Birbir ahvalimi kıl beyan ’name

Gizli dertlerimi söyle dildare

Açılma ağyare eleman name

Dost; aziz dost!

Rübü asırlık har ve samimî bir arkadaşlığa bilmem nasıl zehrâmiz bir rüzgâr esdi; kökleşen muhabbet dalını hangi cellâd bir el kesti. İki üç sene var ki mahsus değil, bâriz bir açıklık var, sebebini ben tayin edemiyorum. Bari Allah aşkına sen söyle ve eğer ben samimiyeti ihlâl edecek bir küstahlıkta bulundu isem affet, et de Nemrud diyarının “sakini makhuru ” nun yetim kalbine bir parça zülâli tessllî ve taziyet dök, ben harap ve beyap bir hayat yolcusuyum.

Yetişeceğim merhale o kadar yakın ki bari bu mesafede susuz kalbimi teskin için bir serap olsun göster.

Öküzüm Zeki…

Bak sana birşey söyliyeyim. Geçen gün bir dalga ile bendeki — İstanbulda çektirdiğin resmini— tahassürle seyrettim. Arkasındaki ithafın aynen “sağlığımda samimiyete bir nişane olursam yâdi namıma bir behane olmak üzere büyük kardeşim Sait Sabite bu fotoğraf bu viran kalbimin en muallâ mevkii ihtiramında asılı. Canlı ve cansız, bu fotoğraf bilsen bana hangi mesud zamanların şevk engiz hatıralarını canlandırmaz. Acaba Zeki benim de ufak bir hatıram sana küçük bir yâdi teessür ihsas eder mi? Biliyorum her tarafı bir cennet olan kızlar ve yıldızlar diyarındayım.

Her an başka bir nur ve ahengin karşısındasm. Benim kalbi bir mezardı. Şimdi bir mezaristan oldu. Senin kalbin pürşevki tarab bîintiha bir iklim idi. Şimdi benim için o kadar yükseksin ki Sidretülmünteha„ ya yaklaştım. Gözlerim hor ve alil kasrı basarla oralara yetişmiyor. Ellerim zebun, münkesir o mevkii bülende irtika ve iltika edemiyor. Sana insem küfür etmiş olurum. Ben çıkayım desem şikesteper bir kuşum, yaralarımı tedavi edemiyorum ki biraz kanatlarımı gereyim.

Zeki! Zeki! Bari bir nuri tecelli ile bu kalbe muvakkat bir inşirah ver. Geçenlerde oğlum muzaffer Antebe gitmişti. Sana tesadüf etmiş. Demişsin ki biz üç arkadaştık. Ölüm birimizi kaptı. Teker teker bizi avlayacaklar gelsin demişssin.

Hayyam, Hasan Sabah Nizamilmülk demek istiyorsunuz değil mi? heyhat zeki bu akanimi selasei muhabbetin bir rükunu eyvah uçtu. Bilmem iki ayaklı ve birisi sakat bu heyulayı zamanın biemanı rüzgarı devirmeyecek mi?

Şen ve pürneşe zamanına bir katrai teellüm bıraktığımdan beniaffet. Ne yapalım zehirlerimi şifayap edecek bir panzehir arayorum.

Hâmid’in gözlerinden öperim, o samimi Nasiyeye benim için bir busei ihtiram takdim et. Benim senedi hürmetim olsun. Kendilerine karşı ve derin bir hicabım var. Kendinin de bana bir çok itabı olsa gerek. Meclisinizin cem’i şemine hürmetlerimi takdime tevasut et ve arasıra hatırla ki eski bir arkadaş “uzak diyarlarda abasız ve asasız kaldı.,,

Halilin gözlerini öperim. Feyzinden beni haberdar edersen çok müteselli olurum.