AMERİKA’DA WASHİNGTON ÜNİVERSİTESİ'NDE PROFESÖR SAYIN KEMAL KARPAT’A
Bana ve bazı arkadaşlara Amerika’dan göndermiş olduğunuz mektubunuzu okudum. O mektupta, Antep hakkında toplayabildiğiniz bilgilerin mehazlarını istediğiniz gibi, daha da bazı bilgiler rica ediyorsunuz.
Bence Antep hakkında herhangi esaslı bir tarih yazmak veya bir teşebbüse geçmek daha zamansızdır. Çünkü elde mevcut delillerimiz, dayanak noktalarımız hâlâ zaiftir. Buradayken benden aldığınız bilgiler bile az zamanda ne kadar değişti. Uzağa gitmeye ne hacet. Bugün müzemizde mevcut bulunan şer'î mahkeme sicillerinin incelenmesini bile bitirememişizdir. Bu işin incelenmesi bile yıllara bağlıdır. Çünkü bunları bugün okuyabilecek birkaç mahdud kimsemiz vardır. Oda eminim ki üçü veya dördü geçmez. Onlarda bir taraftan ekmek kavgası ile kavraşırken diğer taraftan bu kavgalar arasından artıracağı kıymetli dakikalarını, Antep’in yakın tarihini aydınlatacak olan bu sicilleri incelemek için ayırmaktadırlar. İş yalnız bununla bitseydi, hele neyse…
Gaziantep ki, tarih yazılmazdan evvel var olduğunu geçmiş zamanlara ait kaya kovuklarından ve tarihten evvel bize kadar süre, gelen eserlerden ve işaretlerden anlamaktayız. Mesela ilk insanlar burada yaşamıştır.
Tarihi inceleyenler -hele Antep ile ilgili tarihleri inceleyenler- iyi bilirler ki tarih boyunca yapılan birçok harplerde şehrimiz göze çarpmaktadır.
Mesela Roma’da olan bir hareket, Daran'ın batıya yaptığı seferler, Yunanlıların bunlara mukabelesi; Asurîlerin, Geldanîlerin askerî hareketlerinde; İbranîlerin, Sor, Seyda ve Mısırlıların, Arapların, Ermenilerin, Kürtlerin ve nihayet Osmanlı devletlerinin askerî hareketlerinde Antep’in veya onun mülhakatının adı geçmektedir.
İş bununla da bitmez sayın profesörüm:
Milletlerin bile birbirleriyle münasebetlerinde Antep mühim bir rol oynamıştır. Çünkü o yaradılışta bu nasibe ermiş bir memlekettir.
İlk dünyanın teşekkülünde yalnız Antep değil, Ortadoğu bir müstesnalığa sahiptir.
Malumunuzdur ki, tarih boyunca -hatta dünya kurulduktan sonra- insanlar bir yönden diğer bir yöne daimî bir akış yapmışlardır. Fakat bu akış ne Avrupa’nın Moskova’sına, ne Leningrad’ına, ne Asya’nın Delhi’sine, ne de Pekin'ine olmuştur.
Tarihi gözlerimizin önüne getirecek olursak, dünyanın bu kısmı daimî bir oynaklık içinde olduğunu görürüz. Allah’ın bile bu kısma bir ayrı tercihi vardır. Hatta sevgisi olsa gerektir. Çünkü bütün peygamberler bile Ortadoğu'dan gelmedir.
Akdeniz’in muhitine güzel bir iklim yapması da buraya ayrı bir önem verdirmiştir. Ve netice itibarıyla insanların bu mıntıkaya toplanmasına yol açmıştır.
Antep ise bir yol kavşağında bulunduğu içindir ki, tarihin her devrinde ve tarihten evvelki çağlarda daimî önemli bir yer olmuştur. İşte bu tehacümün ve toplanmanın sonunda da insanlar arasında bugün olduğu gibi o zamanda bir hayat mücadelesi ve ekmek kavgaları başlamıştır. Hatta dikkat edecek olursak dünya harplerinin birçoğu da bu mıntıkada gözümüze çarpar.
Dünyanın en harpçi milletleri buraya ya hükmetmiş veya buraya yerleşmeye çalışmışlardır. Mısırlılar, Geldanîler, Asurîler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Türkler, Ermeniler, Kürtler, Yunanlılar hep ya burada ya havalisinde at oynatmışlardır. Meşhur Haçlı Seferleri altı dalga halinde bizzat şehrimizden geçmişlerdir. Telbaşar Kalesi'nde Selâhiddin Eyyûbî ile harp etmişlerdir.
Makedonya’dan kalkarak Filipin oğlu İskender, mağlup ettiği Dara'yı takip için şehrimize gelmiştir.
Bunlardan başka bu şehir tam on dokuz defa Mısırlıların eline geçmiştir. Hatta diyebilirim ki, bir yılda iki defa el değiştirdiği olmuştur. Fırsat buldukça bu konuya gelecek sayılarımızda temas edeceğiz. Hoşça kalınız, sayın okurlarım.