Evet sevgili okurlarım, aramızdaki canlı tarihler, birer birer göçüp gidiyorlar. Bize dünümüzü hatırlatan ve birçok memleket meselelerinin gizli kapaklı kalmış hakikatlerini bilen, canlı tarihlerimiz aramızdan yavaş, yavaş, hiçte fark edilmeden göçüyorlar. Ya ölmekle ya da hastalanarak yataklarından günlerce aylarca kalkamayarak...

Ne yazık ki, hastalıklarından kalkanlarda pek az, görülüyor fakat üzüldüğüm bir nokta var: Bizim ve bizim gibiler tarihi hakikatleri zapt etmek ve kayda geçmek için vakit artıramıyoruz. Bununda sebebi zıkkım olası ekmek kavgasıdır.

Her ne kadar bu gibi işlerle uğraşanlar faragatkâr olursa da şu var ki viran olası hanede evlâdı ayal var. Zamanımızda ekmek koşar adımlarla elde edilmektedir. Çocuklarımız ise helikopterle ekmeği avlayabileceklerdir.

Yoksa aramızdan göçüp giden veya ayaktan kesilen birçok canlı tarihlerimizi, arayıp bulup onların bilgilerini beraber götürmelerine müsade etmiye gönlüm razı olmuyor. Ve olmamalıyız da.

İşte bunlardan bir tanesi de sekiz aydan beri aramızdan eksilen hasta yatağında, tek ümidini sayın damadı Necmeddin Dai’ye bağlayan, bu şehrin canlı tarihlerinden Celâl Kadri Barlas’tır.

Celâl Kadri Barlas bu memleketin hakiki münevverlerindendir. Bu memleketin acısıyla, tatlısıyla, haşri neşrolmuş okumuş ve hem de çok okumuş okuduğunu da anlamış bir memleket evladıdır.

Onu herhangi yönden yoklasanız veya kurcalasanız, bir bilgi deryasına dalmış olursunuz. Adeta bir radyo düğmesi çevirmiş gibi...

İşte ben bu satırların sahibi mümkün olduğu kadar kendi gücümle ve ancak okuyucu yardımları ile çıkarabildiğim dergimde bu canlı tarihimizin birçok yönlerden bildiklerini yazmıya, zaptetmiye kaydetmiye çalışacağım.

Yetişdiremediklerimi de sonradan yayınlamak üzere muhafaza edeceğim. Kendisine tanrıdan acil şifalar dilerken bana da fırsat vermesini temenni ederim.

Hoşça kalınız sayın okurlarım.

Yazan: M. Oğuz GÖĞÜŞ