FUZULİ DER Kİ:

Seher vaktin ne bilsün hüflegân-ı pisler-I rahat

Füyuzat-ı sabah la seher bidar olandan sor

Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.

ATATÜRK

Bunun nesir şekli şöyledir:

Sabaha kadar rahat döşeğinde uyuyanlar, seherin zevkini ne bilsinler? Sabahın feyizli güzelliklerini sehere kadar uyanık kalandan sor.

Bu sene, yirmi altıncı yılını katladığımız (Gaziantep kurtuluşu) nun demek olduğunu, imanlı göğüslerini 11 ay, milyonlarca mermilere siper ederek acı çekirdek ekmeği yiyen cepheleri bekleyenlerden sorunsuz, bakınız ey Antep harbini görmeyen gençler, onlar sizlere o günleri nasıl anlatırlar ve nasıl yaştırlar?

Eli silah tutanlar cephede, tutamıyanlar mağaralarda, yahut karanlık bedesten ‘de. Caddeler, sokaklar pek ıssız. Suburcu caddeinde diz boyu ot bitmiş sanki bir koru. Seherleri Ellik Ermenileri, Akyol, Eyipoğlu Camileri minarelerinde temcit havasından peygamberimize, kitabımıza küfretmekte ve Aşe, Fatmalarımızı istemekte. Bombardıman başladı mı yer sarsılır, gök inler. Küçük paşa hamamı damına konan bir müstemleke topunun uğultusu, tepemizde patlayan (Domdomu) kurşunun canhıraş sesi beynimizde öter, kulağımızı sağır eder. Bütün evler bomboş. İstediğin evin kapısını aç, içerisine gir, fakat kimsenin bir çöpü kaybolmaz. Çünkü namus harbidir. Çınarlı cephesinden gelmiş riyarı bir çete, arkadaşlarına şu telkinde bulunur: ‘’Ağam, benim avradım yok. Olsa da namusuna bir leke gelse boşar, kurtulurum. Fakat anam var bacım var. Allah etmesin gavur gelse de onların ırzına geçse ben ölmeliyim. Çünkü ana boşanmaz, bacı boşanmaz. İyisi mi ki hepimiz çalışmalıyık,, Gavuru memlekete sokmamalıyık. Kitaba yazılacak bir söz. Antep harbini yaptıran ülkünün canlı bir ifadesi. Bu ülkü peşinde omuzu otomatikli, eli silahlı çeteler, sanki Azrail’e yalvarmakta: ‘’Aman ey ölüm meleği, bu uğurda benim de canımı al, Kabul et, değersiz bir armağan’’ demekte. Şehit Şahin’in Yavuz’un Mahmut söylemez’in Karayılan’ın gittiği yola can, baş koymak için (ÖkkaşCephesi)ne dolambaçlı bir yer altı siperinden, in çehresi değişmiş. Şimdiki posthnenin bulunduğu yere: (Gaziantep harbi' kulağım) larla,(Memik) ler yarışta. Harp değil, kanlı bir düğün. Vatan denen ideal mâşuka uğrunda ölmek düğünü. Bombardıman sustu mu cephelerde Halaylar, Türküler, Milli oyunlar… Çünkü biraz keyfetsin. Belki yarım sat sonraki bombardımanda ölecek. Memleketin çehresi değişmiş. Şimdiki postanenin bulunduğu yere: (Gaziantep Harbi’nin Çanakkale’si denen Çınarlı Cephesi)ne dolambaçlı bir yer altı siperinden, bir sıçancıktan gidilir. Sedyeyeler işliyor, boyuna ölü, yaralı taşıyor. Öte yanda iki kapılı Hanın mağarasına isabet eden bir toptan altı kişi, ezilmiş bir vücut halinde bir çuvala doldurulmuş, kanları akarak gömmeğe götürülüyor. Antep harbi kahraman subaylarından (Hüseyin) de bunların içinde. Günah değil ya. Beş dakika aile efradını görmeye gitmiş ve orada alın yazısını görmüş. Yavrum, yavrum!.. yarım metre kar, kara toprağı örtmüş. Ateş yok, ışık yok, yiyecek, içecek yok, yatacak yer yok. En sonunda yirmi bin insan demir teller içinde muhasarada. Yirmi bin, kurbanlık koyun gibi bekliyor. Çünkü acı çekirdek de kalmamış.

İşte Antep harbinin arz ettiği o günkü manzara… Şimdi bir o karanlık günleri, bir de evlerimiz de, sıcak yuvamızda, rahat döşeğimizde mışıl mışıl uyuduğumuz bu aydın günümüzü yan yana getirirsek Kurtuluş’un ne demek olduğunu açıkça anlarız. Hepimize kutlu olsun.