İDARİ TAKSİMAT

KÖYLERİ VE BUCAKLARI

Kazası: İSLÂHİYE

Nahiyesi: Merkez

  1. Ağalarobası: (Muhafaza edildi)
  2. Alaca: (Muhafaza edildi)
  3. Araplı: (Muhafaza edildi)
  4. Belikanlı: (Güllühüyük)
  5. Burunsuzlar: (Muhafaza edildi)
  6. Çerçili: (Muhafaza edildi)
  7. Çubuk: (Muhafaza edildi)
  8. Çınarlı: (Muhafaza edildi)
  9. Çolaklar: (Muhafaza edildi)
  10. Değirmencik: (Muhafaza edildi)
  11. Dolan: (Muhafaza edildi)
  12. Hanağazı: (Muhafaza edildi)
  13. Hasanlök: (Muhafaza edildi)
  14. Haltanlı: (Aydınoğlu)
  15. Haydarkânlı: (Yolbaşı)
  16. İdilli: (Muhafaza edildi)
  17. Kabaklar: (Muhafaza edildi)
  18. Kalaycık: (Muhafaza edildi)
  19. Karacaören: (Muhafaza edildi)
  20. Karapınar: (Muhafaza edildi)
  21. Kayabaşı: (Muhafaza edildi)
  22. Kerküt: (Muhafaza edildi)
  23. Kırıkçalı: (Muhafaza edildi)
  24. Köklü: (Muhafaza edildi)
  25. Kestan: (Yeniceli)
  26. Melikânlı: (Ortaklı)
  27. Müsikânlı: (Akınyolu)
  28. Sulu mağara: (Muhafaza edildi)
  29. Şerikânlı: (Bilenler)
  30. Tandır: (Muhafaza edildi)
  31. Telli: (Muhafaza edildi)
  32. Tesbi: (Yağızlar)
  33. Yesemek: (Muhafaza edildi)
  34. Kazıklı: (Muhafaza edildi)
  35. Yelliburun: (Muhafaza edildi)

Kazası: İSLÂHİYE

Nahiyesi: Merkez

  1. Fevzipaşa: (Muhafaza edildi)
  2. Arapuşağı: (Bayraktepe)
  3. Dönek: (Gökçedere)
  4. Elbistanhüyüğü: (Muhafaza edildi)
  5. İntilli: (Kozdere)
  6. Karaburçlu: (Muhafaza edildi)
  7. Katrancı: (Muhafaza edildi)
  8. Kemazanlı: (Gözlühüyük)
  9. Kömürler: (Muhafaza edildi)
  10. Kurudere: (Muhafaza edildi)
  11. Kuşçumustafa: (Muhafaza edildi)
  12. Kürdikânlı: (İncegedik)
  13. Olucak: (Muhafaza edildi)
  14. Örtülü: (Muhafaza edildi)
  15. Toplamalar: (Muhafaza edildi)
  16. Türkbahçe: (Muhafaza edildi)
  17. Zincirli: (Muhafaza edildi)

Kazası: İSLÂHİYE

Nahiyesi: SAKÇAGÖZ

  1. Keferdiz: (Sakçağöz)
  2. Emirler: (Muhafaza edildi)
  3. Gedikli: (Muhafaza edildi)
  4. Hamdiye: (Muhafaza edildi)
  5. Hisar: (Muhafaza edildi)
  6. İkizkuyu: (Muhafaza edildi)
  7. Kartal: (Muhafaza edildi)
  8. Kırışkal: (Muhafaza edildi)
  9. Munarcirinatik: (Nogyalar)
  10. Muhacirincedit: Çakmak
  11. Tepkanlı: (Belpınar)
  12. Terken: (Muhafaza edildi)
  13. İncirli: (Muhafaza edildi)
  14. Şatırhüyüğü: (Muhafaza edildi)

Not: Bu köylerin kırkında ilk okul vardır. Bu yıl bazı köylerine okul ilâveleri yapılacaktır.

İLÇENİN TARİHİ DURUMU

İslâhiye, Tarihin en eski devirlerinden beri, birçok medeniyetlerin eserlerini üzerinde toplamış bulunmaktadır. Güney, Etileri devrinde mühim merkezler teşkil eden Sakça gözü (Keferdiz) Zincirli Höyükleri Etiler devrinin meşhur merkezlerinden olup Zincirli Güney Etilerine, hükümet merkezliği de yapmıştır.

Etiler zamanında bugünkü Yesemek köyü üzerinde Etilerin Heykel ve Abide atölyelerinin artıkları bulunmaktadır. Burada yapılmış ve atölyede yarım bırakılmış yüzlerce Eti anıtları yerinde her an mevcut bulunmaktadır.

Burada hazırlanan anıtların Anadolu içerisine ve bilhassa Kadirli civarında bulunan Ak tepeye götürüldüğünü Arkeologlar tespit etmiş bulunmaktadır. Yakında İstanbul Üniversitesi Arkeologlarından Profesör Bahadır Alkım’ın Tümen höyüğünde yapmış olduğu kazılarda Sami İlgın’dan, Kral İbalado’nun Milattan 1750 yıl evvel yapılmış sarayı meydana çıkarılmıştır, Bu konudaki bilgiyi Bahadır Alkım’ın yaptığı bir toplantısından alarak dergimize aktarmış bulunuyoruz.

İslâhiye, Suriye ve Anadolu üzerinde ve Cebelbereket’ten Adana ovasına geçen geçitler üzerinde bulunduğundan tarihin her devrinde kıtalar arası mühim orduların yolu üzerinde bulunmuş, Milletlerin göçleri bu yoldan geçmiş ve ticari büyük münasebetler bu yollardan temin olunmuştur. Büyük İran ve Yunan harpleri zamanında İslâhiye İran İmparatorluğunun sınırları içerisine girmiş, sonradan Büyük İskender’in Doğu seferlerinde İslâhiye’de İskender’in idaresine geçmiş, Elenizm devrinde İslâhiye Kommejen idaresinde kalmıştır. (Eski tarihi Coğrafyada bugünkü Elbistan’ın Kuzeyinden geçen dağların Güney tarafı Kuzey sınırı olmak üzere Ceyhan ile Fırat nehirleri arasında kalan sahaya Kommejenya derler)

O zaman İslahiye’nin bugünkü bulunduğu yerde Nikoopolis kasabası büyük bir şehir halini almış Yunan kültür tarihinde, Tarihli Diyejonin doğum yeri İslâhiye’dir.

Roma zamanında İslâhiye Romanın Has eyaletine sokulmuş yani, doğrudan doğruya Roma ile ticaret yapan ve Roma vatandaşlığı kazanan bir yer olmuştur. Eski Roma devrine ait Nikoopolis şehri harabeleri ile bugünkü Cıncıklı denilen Roma kasabası, harabeleri hâlâ mevcut bulunmaktadır. Hıristiyanlığın İlk zamanlarında İslahiye’nin kuzeyinde bulunan dağlar ilk Hıristiyanların yerleştikleri yer olmuş bu dağlarda yer altında birçok Hıristiyan mezarları ve Hıristiyan mabetleri mevcut bulunmaktadır. Bu mezarlar ve mabetler içinde eski devre ait, üzerinde resimler bulunan mozaikler vardır.

Roma İmparatorluğunun bölünmesi üzerine İslahiye’de, Doğu İmparatorluğunun hakimiyetine geçmiş ve bu suretle de Bizans İmparatorluğuna tabi olmuştur.

İslamiyet’in gelişmesi İslam orduları tarafından Bizanslar Cebelbereket dağlarının arkalarına atılmış Bizanslılar bu sahadan çekilirken burada yaşayan halkı beraberinde götürmüşler ve bütün köy ve kasabaları harap etmişler. Bu suretle de bu yer bir müddet Bizanslar ile İslamlar arasında bir Sınır bölgesi olarak boşalmış bir vaziyette kalmıştır.

Abbasi İmparatorluğu kurulduktan sonra Suriye’nin kuzeyinde kalan bu yer­leri Avasım Eyaleti adını vermiş, bu yerlerde, Türkistan’dan gelen, Muharip Türk kabilelerini yerleştirmiştir. Bu suretle de Anadolu’nun Türk yerleşmesi ilk olduğu gibi bu sahadan başlamıştır.

1076 Malazgirt meydan muharebesinden sonra bütün Anadolu Türk Hakimiyetine geçtiği gibi İslâhiye’de Selçuk Hâkimiyetine geçmiş, bir müddet Antakya’da bulunan Suriye Selçukluları idaresinde kalmış, sonradan Anadolu Selçuki idaresine geçmiştir. Anadolu Selçukilerinden sonra İslahiye’nin bugünkü bulunduğu yer iki kısma ayrılmış,’ kara suyun Doğu tarafı ile, bugünkü Antep şosesinin Güney tarafı Halep’e bağlı olarak Kilis ilçesinin sınırları içerisinde kalmış, Karasuyun Batısı ile bugünkü Antep şosesinin kuzeyi ise Zülkâdir Eyaletine sokulmuştur. Bu suretle Coğrafi birlik teşkil eden bu yer idari birliğini kaybetmiş, ancak birtakım köylerle, göçebe halkın merası görevini görmüştür. Eskisi gibi bu yerde kasaba ve şehir gelişmemiştir. Osmanlı İmparatorluğunun, Zülkadriye Beyliğini, meydandan kaldırıp Suriye’yi İşgal ettikten sonra, eskisi gibi ilçenin topraklarının bir kısmı Kilis’e, bir kısmı da Maraş merkezi olan Zülkadriye Eyaletine bağlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun son devrine kadar bu suretle idari bir taksimat içinde bulunan İslâhiye büyük merkezlerden, uzak kaldığından köy ve Göçebe hayatı yaşamıştır. Mısırlı İbrahim paganın Suriye kuzeyini İşgal etmesi ve sonradan çekilmesi üzerine köy ve göçebe hayatı yaşayan ve kuzey, yaylalarıyla Suriye arasında göçebe aşiretlerin, yolu üzerinde bulunan bu sahada Asayişsizlik çoğaldığından, Halep vilayeti valileri bulunan Cevdet ve Derviş paşalar, bu mıntıkaların ıslahına memur edilmiş, Gavur dağlarının üzerinde bulunan Yarpuz köyü merkez olmak üzere Halep’e bağlı Cebelbereket Livası teşkil edilmiş ve İslahiye’nin yerinde bir askeri garnizonla Hükümet Konağı yapılarak İslahiye ilçe haline getirilmiştir.

Bu ıslahat sırasında Adana vilayeti de Halep’e bağlı bir liva merkezi iken sonradan Adana ayrı bir vilayet haline getirilmiştir. Cebelbereket Livası da bu vilayete bağlanmış olup, bu suretle İslâhiye Adana’ya bağlanmıştır. İstiklal harplerinden sonra Cebelbereket Livası vilayet, İslâhiye de buna bağlı bir kaza olmuştur. 1923’den sonra yine bu civar­da asayişsizlik mühim bir mesele haline geldiğinden İslâhiye ilçesi, Gavur dağlarıyla Cebelbereket vilayetinin merkezi bulunan Osmaniye’den ayrılarak Antep platosunun üzerinde bulunduğundan Antep’le plan birliği göz önüne alınarak 1933 yılında Gaziantep’e bağlanmıştır.

Not: Yakardaki bilgi, İslâhiye’nin kıymet­li avukatlarından ve şehrimizin Battal Bey ailesine mensup Ali Elginden alınmıştır.

DİKKAT: Dergimizin 1. cildinin mevcudu bitmek üzeredir. Edinmek isteyenlerin adresimize yazmalarını rica ederiz.

İLÇENİN COĞRAFİ DURUMU

Türkiye’nin Güneyinde Cebelbereket (Gavur Dağlarının) doğu eteklerinde, Ürdün’den beri devam eden Elbaka çöküntü arazisinin teşkil etmiş olduğu yerde kurulmuştur. Trenle Tahta Köprü Sınır kapusuna 20 Km. kara yolu ile 25 Km’dir.

Mevsimleri yıllara göre, bazen hükmünü tam sürer, bazen de bahar ve yaz kısa geçer. İslâhiye vadisi Denizden 400 ila 280 Metre yükseklikte bulunmaktadır. İklim itibariyle Akdeniz iklimine bağlıdır. Yazları sıcak geçerse de Batıdan esen rüzgarlar, sıcaklığı hissettirmez. Yumuşak bir havası vardır. İl merkezine 90 Km. uzaklıkta asfalt bir yolla bağlıdır. Kilis ilçesine ise aynı uzaklıktadır.

İLÇENİN EKONOMİK DURUMU:

İslahiye’nin İktisadi durumu çiftçilik üzerine bina edilmiştir. Ekonomik çalışmaların geliştiği toprak, Ürdün’deki Şeria nehrinin kuzeyinden başlayarak, Anıtı LÜBNAN dağlarının doğu tarafını teşkil eden, Türkiye’de AMIK ovasını meydana getiren kuzeye doğru uzanan İslâhiye, Pazarcık ve Gölbaşı ilçelerinin üzerinde bulunduğu ELBAKA vadisidir. Bu vadi Jeolojik zamanda meydana gelmiş olan bir çöküntüdür. İslâhiye, bu vadinin doğusunda sıra dağlar üzerinde bulunan Kilis ve Antep’i bu vadiden ayıran dağ kitlesidir. Bu dağlar eskiden büyük ormanlarla kaplı idi. Bugün ise az bir miktar orman vardır. (Birinci Cihan Harbinde bu ormanlar ne yazık ki Almanlar tarafından kesilerek Şimendiferleri işletmek için lokomotiflerde yakılmıştır.)

Vadi İslahiye’nin batısında Cebelbereket, yani Gavur dağı kitlesi, İslâhiye vadisini Akdeniz’den ayırır. Bu dağda da eskiden geniş ormanlar varken, sonra tahribe uğramıştır. Dağ eteklerinde iktisadi faaliyet olarak, bağcılık başlamıştır. Bu dağlardan çıkan birçok sular, İslâhiye vadisini sularlar, Vadinin ortasında, Kara su adında büyük bir su membaı, Kara su gölünü teşkil eder. Bu göl vadinin ortasından geçerek, Hatay’da Türkiye sınırını teşkil ettikten sonra Amık ovasını sular. Ve oradan Amık gölüne dökülür. Sonra Asi nehri yolu ile Suriye sınırına geçer.

ZİRAİ DURUM

İslâhiye vadisinin teşkil ettiği toprak, bütünü itibariyle değişiktir. Eskiden bol sulu ve bol ormanlı olan bu vadide, zirai faaliyet, yalnız hayvancılıkla iktifa etmiş olanlar ve bu vadide oturanlar hayatlarını, kışın köylerde, yazın ise yaylalarda geçirmek suretiyle 30—40 yıl evvel 'hayvancılık ikinci plâna geçmiş, tarla ziraatı öne alınmıştır. 1946 yılına doğru traktörün Türkiye’de kesin surette ziraatta kullanılması ile, İslahiye’de de büyük tesir göstermiştir.

Bütün, Meralar tarla haline getirilmiştir, Bugün hayvancılık, artık üçüncü plâna düşmüştür. Zirai çalışmalar olarak, tarla ve bağcılık önem kazanmıştır. Tarla çalışmalarında, Akdeniz iklimi olan bütün zirai çeşitler, yetiştirilmektedir. Başta Arpa, Buğday, Pamuk, Susam, Yer Fıstığı, Çeltik, Bahçe ziraatı, en ileri bir yükselmeye ulaşmıştır. Büyük miktarda Toz Biber ekimi vardır. Ve yapılmaktadır. İslahiye’nin dağlık milândüzü vadisinde büyük çapta bağcılık vardır. Milândüzün’de dikilen bağlar, Türkiye’nin hiçbir tarafında görülmemiştir. Bir kökten 100 ilâ 150 kilo arasında üzüm alınmaktadır.

Orta mahsul alındığı yıl, İslâhiye 6 ilâ 7 bin ton harice buğday satar. Bu miktar İslahiye’nin kendi ihtiyacından fazladır. Bağ mahsullerini ise, Doğu vilayetlerine sattığı gibi, Ankara ve Adana’ya da satar.

Yerli olan bütün köylüler toprak sahibidirler. Her ne kadar eskiden büyük arazi sahibi kimseler varsa da bugün bu büyük araziler mirasçılar tarafından ortaklık işletilerek küçük hale getirilmiştir.

Muhit her zirai ürünü yetiştirmeye müsaittir. Fakat ne yazık ki toprağa bağlı sanayi çalışmalar, yoktur. Ayrıca hiçbir sanayi çalışmaya da girişilmemiştir. 1946’dan sonra, İslahiye’de inkişafa başlayarak, merkez, köy ve bucaklarda, halk yerleşmiştir. Bunun içindir ki bütün çalışmalar, ziraata inhisar ettiğinden, halk İslahiye’deki bu zirai durumdan memnun değildirler. Bundan dolayıdır ki muhitte tam bir hayat teşekkül etmiş değildir. Ve ticari çalışmalar esnaflık halinde kalmıştır. Çiftçi sermayesi olmadığından Ziraat Bankası, çiftçinin ihtiyacını karşılayamamaktadır. Sermayesi kâfi gelmeyen çiftçiler ise yüksek faizlerle iş görmekte olup faizcilere, boğulmaktadırlar.

İslâhiye çiftçileri ne yazık ki, Maraş Adana, Antep tüccarlarına borçlu bulunmaktadır. Nüfus başına, yılda genel olarak gelir çok azdır. Bunun için kaza fakir bir vaziyettedir. Bu hal ise İslâhiye’nin kalkınmasına mâni teşkil etmektedir.