Halkevimizde iki ayda verilen yedi konferansta iki bin yüz dinleyici bulunmuştur. Bunlardan başka Halkevlerinin 12inci yıldönümü ve ikinci İnönü zaferinin 23 üncü ve Büyük Türk şairi Abdülhak Hamidin yedinci ve Mimar Sinanın ölümünün 356 ıncı yıldönümü münasebetile Halkevimizde törenler yapılmış ve bu törenlere bin dörtyüz yurttaş iştirak etmiştir. Bu törenlerde yapılan konuşmalarla, iradedilen hitabelerden aynen dercine dergimizin müsaadesizliği dolayısile birer parça alıyoruz. Halkevi reisi Sabri Güzel Halkevlerinin açılış törenindeki nutkunu şu sözlerle bitirmiştir:

Bir zamanlar bu yerlerde konser nağmeleri yerine korkunç bir ölüm marşı çalınıyordu. Fakat bu yerlerin alevlenmiş bir özü vardı, bu özün alevi Türkün temiz kanında dolaşan alevdi. Milletin istikbali bu alevde parlayordu. Bütün Halkevleri kendilerini bu alevden yaktılar; bu alev evimizde dokuz meş’ale yaktı, omuzlara nurdan kanat taktı. Büyük bir medeniyetin yaoucusu ve kurucusu olan Büyük Türk milleti dünyanın en büyük devletlerini kurmuştu, ve bu büyük milletin büyük bir kültürü vardı. Bugün Halkevlerinde her alanda bir çalışma vardır, işte bu çalışmalar ileride büyük Türk medeniyetini kuracaktır. Aziz Atatürkün kurduğu bu feyizli okulun bugün irşad ve iman kaynağı on sekiz milyon Türkün başını güneşli kıblesine çevirdiği Millî Şefimiz İsmet İnönüdür. İkinci İnönü zaferinin 23 üncü yıldönümü töreninde konuşma yapan Sabri Güzel sözlerine şu suretle son vermiştir:

Birinci ve ikinci İnönü zaferleriyle memleketi uçuruma yuvarlamaktan kurtaran ordular düşmana karşı çelik cephe kurdular, bu kahraman orduların muzaffer komutanı garp cephesi kumandanı İsmet İnönüdür.

Birinci İnönü muharebesindenberi düşman kanına susamakta olan İnönü sırtları milletin kin ve intikam seslerile bugün inledi. Kurulan çelik cepheye saldıran ordular yalçın kayalara çarpan dalgalar gibi dağıldı, nihayet İnönü, cephe kumandanına soy adı, harp tarihine zafer adı oldu, şimdi İnönü adı memleketin hayat damarları üstünde dalgalanan bir sancak, ve inkılâp eserleri için temiz bir kaynak olmuştur. Bu sancak altında ve bu kaynak başında toplanan Türk gençliği o çelik cephenin safları arasında onu muhafaza etmektedir, minnet bu cepheyi yaşatanlara…” Adı geçen hatip Hamit töreninde de nutkunu şu sözlerle bitirmiştir:

Hamit Edebiyatta, kültürde siyasette daima millî olmuştur. Burnu bilen Cümhuriyet hükûmeti ölümü karşısında inledi, her sını halkı ile inledi, inledi… Fikir hayatını temsil eden müesseselerf çırpınarak inledi. Bilgi muhiti matem havası içinde çalkandı… Onun göz yaşlarile gömen elli bine yakın halk kütlesi güneş batarken mezarından ayrılıyor, bir şiir ve edebiyat güneşi de ufkumuzdan batmış bulunuyordu. Bu münasebetle Mithat Cemal’in şu mukayesesini hatırlamamak kabil olamıyor:

Namık Kemali bir imamla üç hammal gömdü, bu saray devrindedir, Fikretin cenazesini (Aşiyan)ın iki odasını doldurmıyan bozümre taşıdı, bu meşrutiyet devrindedir, Hamidin tabutunu bir kolundan millet, bir kolundan bir devlet tutarak kaldırdı, bu Cumhuriyet devrindedir. Ey bir kaç devrin başına taç ettiği büyük Hamit’in büyük ruhu.. Sen Cumhuriyetin ve onun kadir bilen başlarının ve gençlerinin daima kalbinde ve ruhunda yaşıyacaksın…”

Mimar Sinanın 356 ıncı yıldönümü münasebetile Bayan Sabahat Göğüş tarafından verilen nutuk ta çok faydalı olmuştur.

İki ay zarfında Halkevimizde 45 kişinin iştirakiyle üç defa halk türküleri korosu yapılmıştır. Dört defa spor hareketleri gösterilmiş, beş eser temsil edilmiş ve bu temsiller sekiz defa tekrarlanmıştır. Bunlardan temsil kolu başkanı Hakkı Cankat’ın muvaffakiyetle kaleme aldığı Şahin Bey piyesi dört defa sahneye konulmuş, büyük bir muvaffakiyetle temsil edilen bu temsili üç bin kişi seyretmiştir. Ticaret okulunda bayanlara mahsus olmak üzere açılan Halkevimize ait daktilo kursu devam etmektedir. Kütüphanenin kitapları gittikçe çoğalmakta ve (Başpınar) dergisi muntazamen çıkmakta ve her nushasında da şiirleri ve folklor parçalarıyla okuyucularının istifadesini temin etmektedir.