Halkevimizde akşamları mutalaalarını yapmak üzere fakir ve pansiyon talebelerine bir mtalaa salonu açılmıştır. Pek çok talebe bu salonda saat yirmi üçe kadar oturup dersine çalışmaktadır. Şehrin dört yerinde dersane açılmış olup bu dersaneler pek çok müdavimleriyle devam etmektedir. Bu iki ay içinde dört temsil verilmiştir. İki defa hastalık hastası, bir defa yanlış yol, bir defa da caz piyesi oynamıştır. Şubat ayı içinde Gazilik günü ile Halkevlerinin açılışı törenleri yapılmıştır. Gazilik gününde Antep milli flimlerinden gösterilmiştir. Birisi evimizde çok hizmetleri sebkat etmiş olup askere giden iki genç şerefine olmak üzere para yardımı ile de taltif edilmişlerdir. Dört defa konferans verilmiş üç defa müzik konseri verilmiş , ayrıca bir de halk müziki konseri verilmiştir. Halkevleri Yüksek danışma heyetinden ayrılmış bir heyet olmak üzere şehrimizi şereflendirmiş olan kıymetli mebuslarımızdan Behçet Kemal Çağlar ile Suut Kemalın verdikleri konferanslar coşgun alkışlarla dinlenmiş ve milli heyecanı şahlandırmıştırç

Halkevimizde 6 ve 20 şubat günlerinde yapılan iki büyük törenden Halkevlerinin açılış törenini gelecek sayıya bırakarak (Gazilik günü) törenindeki Sabri Güzelin nutkunu hulasa olarak dercediyoruz:

Bugün Gaziyurdumuzun yaralı göğsüne Gazilik nişanının takıldığı tarihin 23 üncü yıl dönüm günüdür. İlk önce Gazi yurdumuza Gazilik unvanı verilmesi hakkındaki kanunun metnini okumaklığıma müsaadenizi rica edeceğim:

Numara (93) 6 Şubat 337-921

Madde 1- Antep Livası merkezi olan Antep kasabasının namı (Gaziantep)e tahvil edilmiştir.

Madde 2- Bu kanunun icrasına dahiliye vekili memurdur.

Madde 3- İşbu kanunun tarihi neşrinden itibaren mer’idir.

Sayın yurttaşlarım, 1918 tarihinde ingilizler bir kaç zırhlı otomobil ve bir müfreze ile çarşıda bir nümayiş yaptıktan sonra kolleje yerleşmişlerdi. Fakat Antebe geldikleri vakit arap hudutlarını geçtiklerin ve Türk topraklarında bulunduklarını anlamışlardı çünkü ikinci bir Pilevne, ikinci bir Çanakkale karşısında idiler. Burada başlarını Türkliğin sert kayalarına çarptılar. Burayı verdüne benzetenler aldanmışlardı. Orası zırhlar içine girmiş, iner, çıkar müstahkem tabyalar altına saklanmış kalelerdi. Halbuki bizimkilerin bütün müdafaa tertibatı göğüslerini dolduran iman kuvveti, memleket aşkıydı, ermeni tercumanlar Türklere ellerinden gelen her fenalığı yaptılar. İngilizler burada 9 ay 20 gün kaldıktan sonra Antebimizi Fransızlara bıraktılar. Fransızlar karşılarında ki bir avvuç kahramanı ezmek için ne mümkünse yaptılar, şehri muhassere ettiler, aç bıraktılar, muhasara edilen halk on ay dayandı, şeref ve namusundan başka her şeysini feda etti. Zaman, zaman ültimatom vererek şehrin teslimi için kaleye beyaz bayrak çekilmesini istediler. Yaptığı bombardımanlarla şehrin tuzlabuz olduğuna hükmen düşman sabahleyin beyaz bayrak yerine albayrak çekildiğini görünce tekrar bombardıman yapıyor ve ermeni kilisasının büyül çanı ile de havaya matem dalgaları neşrediyordu. İlk yolsuzluk Akyolda oldu ve ilk tecavüz de Fransız askeri tarafından bir Türk kadınına yapıldı. Bu sırada Maraş harbi devam etmekte olduğu cihetle Maraşa yardıma giden Fransız kuvvetleri Antepliler tarafından iki defa mehvedildiler. Bunlardan birisi Arapdar, diğeri de Kara yılan vakarıdır... Arapdar ve Karayılan vakaları Fransızları çok korkuttu, şehirden yarım saatlık bir yere ayrılamadılar.

Şimdiye kadar daha Antep harbi başlamamıştı. Fakat her türlü teşkilat harbin başlaması için ufak bir sebep beklendiğini gösteriyordu. Yapılan teşkilatın tesiriyle şehirdeki düşman gamizonu üç aydan beri açtı. Çünkü Kilisten getirilmekte olan erzahı şehire bırakamıyan yol üstünde bir kahraman vardı köylerden başına iki yüz kahraman toplamış yolu tutmuş kuş uçurtmuyor. Düşman cesedimi çiynemeden şehre giremez diyordu. Ve böyle de oldu o son kurşununu attıktan sonra tüfeğini yere çaldı ve (alçak düşman gel beni süngüle, Allahım vatanı koru) dedi, o hayatını vatanın hayatına köprü yaptı, antep harbi devam ettiği müddetce Şahinin ölmez varlığı Elmalı köprüsünden Antebe kadar uzanan bir sema üzerinde ellerini, kollarını uzatmış efsanevi bir mahluk şeklinde bağırıyordu: (Düşmanı yurttan kogun, intikamımı alın).

İLK FRANSIZ TAARUZU VE MAĞARABAŞI HARBİ

25 Nisan 336 da Norman kıtaları şiddetli bombardımandan sonra iki tankla şehrin dış mahallelerine hücum ettiler ve sekiz evi işgal ettiler. Tanklar çelik mermilerimizden aldıkları isabetle geriye döndüler, düşmanı işgal ettikleri evlerden çıkarmama şu suretle olmuştur. İşgal edilen evlerin yanı başlarındaki evlere girilerek duvarları delinmiş ve içindeki düşmanlara bomba atılmıştır, damları da delinerek gaz dökülmüş ve yangın çıkarılmıştır. Bekir Bey camii minaresine de çıkılarak düşman kıtalarına ateş açılmış ve düşman müfrezelerinin biri birlerinden irtibatları kesilerek imha edilmişlerdir. Antep mücadelesinde camiler ve minareler de harbe iştirak etmiştir. Bilhassa ARI BURNU adı verilmiş olan Çınarlı camiinin minaresi ve içindeli mektep de şehit oldu. Şerefesi uçan vücudu yaralanan minareler de çoktur.

İKİNCİ ÇINARLI TAARUZU

Antep harbinin en müthişi burada olmuştur. Burada gülle taşla çarpıştı, alaylar bir avuç kahraman yürekle karşılaştı, Türk göğüsünün geçilmez bir kale olduğu meydana çıktı. Bombardıman mekteple camiin duvarlarını yalnız harabe haline çevirmekle kalmıyor, taşlarından daha binlerce gülle meydana getirdikten sonra havaya yükseliyor, kol, bacak kasırgasile birlikte tekrar yere dökülüyordu. Fakat bu zelzele Türkün iradesinde hiç bir sarsıntı meydana getirmiyor, top meydanı er meydanı oluyor top, bomba susarak vazifelerini süngülere terkediyordu.

ÜÇÜNCÜ MUSULLU TAARUZU

Artık düşman kanaat getirmişti ki: Antep silahla yenilemez. Çünkü bu cephede de düşmanın üç tankla yaptığı taarız da muvaffakiyetsizlikle neticelenmişti. Mermiler tankları delmiş ve içindekileri öldürmüştü. Düşmanın Mağarabaşı, Çınarlı, Musullu cephelerindeki üç büyük taaruzu da neticesiz kalınca ümidini kesmişti.

YARMA HAREKETLERİ

Artık üzüm, fıstık bitmiş açlık son dereceyi bullmuştu. Eğer yarmada muvaffakiyet hasıl olursa şehre erzak, cephane sokulabilecekti. (Çıksorut) tan yapılan bu yarmada bir kısım kuvvetler düşman hatlarını yararak çıktılar, geri kalanlar ise şehre döndüler. İki şubattan itibaren yiyecek namına hiç bir şey kalmamıştı, zehirli çekirdek ekmeği sonra ermiş, fırınlar kapanmıştı. Artık halk ölmüş merkep eti yiyorlardı. Kuşlar konacak dal, yuva yapacak çatı bulamadıklarından Antebi terkettiler, son çekirdek lokmaları daha midede iken bir yarma daha yapmak için çelikten kale gibi ağlara saldırarak yarıp çıktılar.

HARP İMALATI FABRİKASI

Bu fabrikada her türlü harp cephanesi yapılıyordu. Bir de top yapılmıştı ki adına 42 lik denmişti. O cehennem günlerinde ruhlar yine eski neşesini kaybetmemişti. Fakat bu 42 lik her atışta hurdübaş olur, yeniden yapılmak üzere soluğu imalathanede alırdı.

Tarihin yazdığı kahramanlıklar ancak bir kısım dillerde dolaşan v destanlaşanlardır. Bu savaş yaşnız eli silah tutanların değil çoluk çocuk, herkesindir. Çocuklar ve kadınlar seke seke siperlere cephane ve su götürüyorlardı, siperde on kişi bir sşlahı bekledi ve bu silah babadan oüula, oğuldan geline, gelinden çocuğa geçti durdu. Antep harbinin soğuk kanlılığını göstermek için bir vak’a anlatılar. Bir gün biraz Pazar yerine bir gülle düşer 22 ölü ile 11 yaralı kaldırılır, fakat Pazar yine devam eder, oturduğu şehri cehennem ateşine rağmen bırakmamayı bilen kurduğu pazarı da bırakmaz. Beri tarafta oyun oynıyan çocuklar gelip geçici olan bir seyyahın mermiciden sakınmasına gülerek (amca ne kaçıyorsun bu 15 lik değildir) diyerek kahramanlık belirtisi gösterirler. Antepliler harpte ölüme atılmayı bildikleri kadar kendilerini pahalıya satmak için çok güzel istihkamlarda yapmayı bilmişlerdi. Fransızlar harpten sonra siperlerimizi gördükleri vakit şaştılar... Bu siperler en yüksek erkan harplerin en son den tekniği ile yapabileceği şeylermiş...

Bu savaşta altı bin can ve binlerce ev gitti mamure harabeye döndü, yeşil çıplak oldu, sağlamlar sakat, gelinler dul, çocuklar yetim kaldı. Bütün fedakarlıklara karşı kazancımız düşmana, Türk vatanında daha binlerce Antep bulunduğu kanaatını verdirebilmekliğinizdeydi. Fransızların şark orduları komutanı general Guro hükümetine şu yolda beyanatta bulundu: (Antebin düşmesini görmek için Fransız ordusu on ay bekledi, halbuki Anadoluda daha bin Antep var). Sayın yurttaşlarım, Gazi yurt kurtuluş savaşşıyla dünya tarihine en büyül destanları yazdıktan sonra şimdi de göğsüne gazilik madalyasını takmış büyük başbuğumuzi Milli Şefimiz İnönü’nün burada söylemiş oldukları sözle son vereceğim: Gaziantep müdafaası düşmanın istila ordusunu üzerine çekmek suretile Gaziantep ile birlikte bütün bu havaliyi işgaldan kurtarmıştır.