Şakir Sabri Yener Gaziantep büyükleri-Beş yüz elli yıllık âlim ve şairleri adı altında 1934 yılında yazmış olduğu kitabın 30’ncu sahifesinde Reşit başlığı altında şöyle demektedir. Yazı temamen rivayettir:

"Izrap zade merhum Abdullah Necip efendinin el yazısı bir mecmuayı mütalaa ederken bunda (Methi Resul Reşit Antabi) başlığı altında 45 bebiyitli şaheser bir nâtı Resule rastladım. Mal bulmuş Mığribiye döndüm, tekrar tekrar okudum. Okudukça zevklendim.

Bence çok şayanı itimat olan âlim bir zatın kalemile yazılan bu mecmûada bu zatın tercümei batini aradım buldum. Bilahare, Haci Halil ağazade Zeki Bey kârdeşimiz, Antebin çok görmüş geçirmiş ve malumatlı bir adamı olan ve ömrünün büyük bir kısmını yüksek devlet memuriyetlerinde geçiren Mısri zade Arif beyden Reşit hakkında aldığı şu malûmatı getirdi.

Reşit efendi, Antepli (Çekem zadelerdendir. 1234 (Bu tarih hicri olacak yani 1828) tarihlerinde yaşamıştır. Halepte Vali bulunan Ali Rıza Paşanın divan efendisi imiş İsyan etmiş Reşit Efendi, Ali Rıza Paşa ile birlikte Bağdada gitmiş. Paşa giderken Antep, Kilis, Halep havalisinde ileri gelen zatlardan kuvvet istemiş Battalbeyin babası (Sadık Bey) (Kilisli Osman Ağa) (Deli Osman) Halebin Baş köyü muhtarı (Bekkûr Ağa)- ki şimdiki Kâhya zadelerin (Göğüşler) ceddi imiş adamlarından miktarı kâfi kuvvet toplıyarak paşa ile beraber gitmişler. Oraya vardıklarında, Osman ağa ile Reşit arasında burada yazılması münasip olmıyan, bir aşk macerası olmuş, Osman ağanın delikânlısına sahip olmak için Reşit Efendi Osman ağayı, Fuzulinin maskatı re’si olan (Hilleye) teşkilât göndermiş. Osman Ağa oraya varınca meseleyi anlamış, içerledikçe içerlemiş ve hemen bir kervanla tek başına Bağdatta Reşit efendinin konağına gelmiş o sırada (Reşit Efendi) Şairi Şairi meşhur Antepli Reşit, (Antepli Emin Efendi) ve bu macrayı Arif beye anlatan (Mehmet ağa) Bir meclisi işü işret kurmuşlar, zevkisafa aleminde eğleniyorlarmış. Fitneye sebep olan Humar gözlü de ortada sakiyi bir yere gizlemişler. Osman ağa pür hiddet içeri girmiş:

-Hem benim beraber getirdiğim cananımı çalıyorsunuz hemde beni tahvil ettiriyorsunuz. Bu çok ayıptır. Onu bana teslim ediniz.

Diye gürültüye başlamış ve karabinasını çekerek Reşit efendiye ateş etmek isterken kurşun Emin efendiye tesadüf etmiş. Onu bir hamlede yere sermiş ve öldürmüş, Sonra diğer silâhınıda asıl rakibi Reşit efendiye sıkmış, onuda öldürmüş, Reşit hemen bunun üzerine atılmış Osman ağayı kucaklamış altına almış Fakat Osman ağa alttan Reşidin yumurtalarını yakalayıp sıkmıya başlayınca Reşitte bağırmış silah seslerine ve insan feryadına Reşidin hareminden cariyeler yetişmiş hemen orada yerde yatan kahve dibeğini kapınca Osman ağanın kafasına indirerek gebertmişler. Vak’a eğer doğru ise insan bu meclisi teşkil edenlerin büyük meclisin küçüklüğünü ve bayağılığını düşününce hayretinden dona kalıyor. Reşit gibi büyük bir şair için bu ne küçük bir ölüm. Şerefli insanlara şerefli ölüm yakışır.”

Yukardaki yazıda gerek Çekemoğullarıuın ve gerekse Göğfişlerin aşağılık gösterilmek için sanki kasıd olduğu aşikârdır. Çünkü: Göğüşlerin ceddi Haci Göğüşün babası Hesameddine ait bir vesikayıda bundan evvelki sayılarımızda yazmıştık.

O tarih 541 yıl evveldi. Yukardaki yazılışına ise 444 yıl olmuşturki, nakledilen rivayet ile Göğüşlerin ceddinin oğlu Haci Göğüş arasında tam 299 yıl vardır. Hemde, Göğüşlerin ceddine ait belgeyi, biz halepte veya onun baş köyünün kütüğünde değil Gaziantep’in müzesindeki şeri mahkeme sicillerinde bulduk. Bunlar ise bize Halepten değil Maraş müzesinden Adanaya ve Oradanda Müze Müdürü Sabahat Göğüşün himmet ve gayretlerile Antep müzesine nakledilmiştir.

Çekem oğullarınının ceddelerinede bir o kadar zaman olmuşturki bu iki âile, eski eserler karıştırıldığı zaman mütemadiyen halkın bazılarımın bunlara hasım oldukları ve bununda çekemezlikten ileri geldiği görülür. Bu iki aile daima kültürlü ağır başlı ve zenginliklerile dikkati çekmişlerdir. Biz vesikalar karşısında Öğretmen Şakir Sabri Yenerin, adıda beşyüz elli yıllık Antep büyükleri olan ve gayet ciddi olması icabeden bir eserine bu rivayeti nasıl geçirdiğine doğrusu hayret ettik hatta aileler arası çekişmeler neticesi bir gayz ve kin neticesi söylenen bu sözleri yine bu kitaba yakıştıramadık.

Bir yazar hissiyatına mağlup olmamakla beraber yazacağı eserde, yer alacak yazılarında her türlü sinsi kin ve hissiyatlardan uzak olmasına dikkat etmesi lazım gelir.

Bilinmelidirki bu eserler milletin tarihine geçmektedir. Demek ki bu rivayet bir gayri meşrudan dahi duyulsaydı bununda mı yazılması icabederdi.