Büyük Türk dâhisi Mimar Sinanın ölümünün 355 inci yıldönümü münasebetile 9 Nisan cuma günü saat 17,30 da Halkevimizde bir tören yapılmıştır. Vali, komutanlar, bütün memurlarla, parti Halkevi erkânı ve salonu baştanbaşa dolduran münevver bir halk kütlesi bu törene iştirak etmiştir. Yüksek mimâr Halil Aksu Büyük sanatkâr Sinanın hayat ve eserleri hakkında çok kıymetli malûmatı ihtiva eden aşağıdaki konuşmayı yapmıştır.

Kıymetli büyüklerim, ve Sayın dinleyicilerim,

9 Nisan 1943 Büyük ve Dahi Türk Mimarı Koca Sinanın 355 inci yıldönümü.

Bugün buraya: bu yıldönümü münasebetiyle toplanmış bulunuyoruz.

Bana bu mevzuda huzurunuzda söz söylemek fırsatını veren Halkevi Sayın Reisi Bay Sabri Güzele ve sizlere teşekkürlerimi bildiririm.

Orijinal Türk Mimarisinin şaheserlerini yaratan, Selimiye ve Süleymaniye camileri gibi dünyanın en muhteşem âbidelerini yapan, ve 600 den fazla mimari eser vücude getiren Büyük Türk Mimarı Sinan tahminen 1499 sermesinde Kayserinin Keşi nahiyesine bağh Ağrmas köyünde doğdu

Devşirme usuliyle 1512 de îstanbula getirilmiş ve İbrahim Paşa sarayındaki Acemi Oğlanlar mektebine verilmiştir. Burada yapıcılık ve dülgerlik öğrenenen Sinan Yavuz Selimin ordusiyle Çaldıran seferine iştirak etmiştir. Kendisi bu münasebetle Sivas, Amasya, Erzurum ve Tebriz şehirlerindeki mimari eserleri görüp istifade ettiğini söyler.

İstanbula döndüğünde Yeniçeri, ve 36 yaşında da Zemberekcibaşı olmuştur. Mohaç seferinden sonra Bağdada gidilirken orduyu Van gölünden geçirebilmek için kayık ve sandal yapmak lüzumu hissedilmiş ve bu işin başına İzmitli Yedibela Mehmet Beyib tavsiyesile Sinan usta getirilmiştir. Daha sonraları Buğdan seferi esnasında Prut nehri üzerine 13 gün gibi kısa bir zaman içerisinde mükemmel bir köprü yapan Sinan, zamanın Sultanı Kanunî Süleyman tarafından tanılmış ve tadkir edilmiştir.

Müteaddit askerî seferler esnasında orduya yapı işlerinde çok faydası dokunan Sinan böylelikle İran, Mısır, Rodos, Selçuk mimarisini ve Viyana kapılarına kadar da garp mimarisini tetkik etmek fırsatını bulmuştur.

Nihayet 1529 da baş mimar Acem İsa ölünce Veziriazam Lütfi Paşanın teklifi üzerine Sinan Ser Mimâranı Hassa olmuş ve ölünceye kadar da bu işin başında bulunmuştur.

Koca sanatkârın eserleri bazılarının zannettiğAi gibi, yalnız camiler değildir.

Sinan vücude getirdiği yüzlerce eserile zamanın cemiyet hayatını, İktisadî ve İçtimaî bakımlardan çok medenî ve üstün bir seviyeye ulaştırmıştır.

Yüz yıldan fazla yaşayan Sinan başlıca:

50 mescit, 55 medrese 26 türbe, 81 cami, 5 su yolu ve kemerleri, 14 imaret, 3 timarhane, 8 büyük köprü, 17 kervansaray, 33 saray, 6 mahzen ve 32 hamam yaptı

Sinan yukarıda saydığım eserlerinden en mühimlerini ve en çoğunu Trakya şehirlerinde yapmıştır. Deyebiliriz ki bu bölgelerde medenî hayat Sinanın mamurelerine borçludur.

Hatip bundan sonra bir kenarında, mimari yüce Sinanın cesedini imza gibi saklayan Türk mimarisinin şahikası Süleymaniyeyi bütün hususiyetleri ve inceliklerde anlatarak dinleyicilerin gözlerinde canlandırmış ve konferansı, Baltacıoğlunun Sinan hakkında söylediği şu sözlerle bitirmiştir.

Sinan gürüyorsunya, sen de Yeşil camı mimarının sülâlesinden geliyorsun Sende eski Yunan klasikleri gibi mimarlık sanatının süs sanatı olmadığına inanıyorsun. Sen de mimarlık sanatının gövde, et, kemik sanatı olduğuna inanıyorsun. Sen de kalfa dehâsınm süste giyimde değil, yapışta, kuruşta, oturuşta olduğuna inanıyorsun.

Yeşil cami, Fatih, Beyazit camilerini yaratan koca Türk mimarlarının sülâlesindensin. Sen de onlar var; sen onlarda yoksun.

Eskisin, anâneye girdikçe; yenisin, yarattıkça ve yeni anâneler kurdukça, ne de olsa Türksün; yapıcısın, yaratıcısın,

Camilerin dağlara, minarelerin feryatlara, kubbelerin göklere benziyor. Köprüleriı Fatih ayaklarının basması içindir. Kervansarayların kültür, medeniyet taşıyan kervan hâzinelerini barındırmak içindir. Çeşmelerin âbıhayat ve şarabı kevser sunmak içindir.