Şu lekeyi sildiniz çalışkan bir yavru olduğunuza elinizde iftihar bayrağı olarak birinciler sınıfının önünde yürüdünüz Arslan Mehmet.

Bu kalem vücudunun küçüklüğüne ve boyunun kısalığına bakmıyarak Aydedenin içine girip oradaki mahlûkatı birbirine katmak ve cevvi hevade cevelân eden başka kürelere âdeta Heybeliadaya gider gibi bir yolaçmak andan sonra yan gelip keyfine bakmak istiyor. Bunları yapar mı yapar. Ez ancümle şu telsiztelefonun böyle olacağına ve beş on günlük mesafeden insanların birbirlerile bilâvasıta konuşacaklarına kim inanırdı bakalım daha neler icat olunacaktır.

Dilber Mehmet sende kabiliyet var. Bu kalem de kabiliyetli ellerde marifetini gösterdiği gibi kabiliyetli adamlar da o kalem vaşıtasile hünerlerini ortaya koymuşlardır. Öyle şu küçük kamış parçasına dört el ile sarıl da sen de dünyada şan ve şeref ve şöhret kazanan dahîi âzâmlar gibi ibkaı nam edegör; Şu halde güzel Mehmet yükselmeli hiç durmamalı sayü gayreti iki kanat ittihaz ederek uçmalı ta evci âlâya çıkmalı benim gibi hâki mezellette kalmamalı. Yüksel ki yerin bu yer değildir.

Senin böyle çalıştığını Esbak Maarif nazırı Antepli merhum Münif Paşa görmüş olsaydı senin alnından Öper ve sana çok mükâfat verir idi. Müşarün ileyh hazretlerinin mektep hakkında büyük bir kasidesi var. Mektebi ne kadar methetmiş hatırımda kalan bir kaç beyti şunlardır:

Mektep kiz feyzi bahşıtır ebnayi milletin

Mektep ki haclegâhıdır ebkârı fikretin;

Mektep deyüp te geçme bu dari saadeti

Mektep en kıymetli şeylerin hazînesidir

Ve merhum Edibi âzâm Namık Kemal da:

Marifet Hakkın ecelli lütfü Rabbanisidir

İzzetin hâmisi mâmuriyetin banisidir.

Demiş.

İşte bu hallerin cümlesinin menbaı mekteptir. Mektebin de çarhaçısı kalemdir kalem senin eline elin de onlara pek güzel yakışıyor.