Yunus Nadi Armağanı Yarışmasında Birinci Gelen Yazı:

Bir ulusun kaderine hükmetmiş, ülkücü, gerçekçi önderliğiyle topluma mistik doğu ortamından çağdaş uygarlıklara yönelten Atatürk’ün kişiliğinde sembolleşmiş ilkelerin bütününe “KEMALİZM,, diyoruz. Atatürkçülük artık tarih olmuş bir kişiye gösterilen sevgi ve saygı şeklinde değil, temeli akılcılık olan sosyal, politik ve ekonomik bir dünya görüşü olarak anlaşılmalı, tanımlanmalıdır. Gerçekten Atatürk sadece yurdu sömürücülerden kurtaran bir komatan, fesi kaldırıp şapka giydiren veya teokratik bir siyasal yönetimin yerine halkçı bir rejim kuran şahıs olarak incelendiği zaman yeteri kadar anlaşılmamış olur Zira tarihte krallığı cumhuriyete çeviren, kıyafet devrimler yapan, yurdu kurtaran kişilere raslamak pek zor değildir. Bütün bunların üstünde Kemalizmin ruhu ve temel noktası olan akılcılık vardır. Atatürk kendi çağına kadar problemlarini akıl dışı ölçüler ve mistik yollarla çözmeğe ılışmış topluma, insan aklını, bilimi tanıtmıştır Hangi çağda, hangi siyasal toplumda, hangi koşullar içinde olursa olsun nedenlerin içinden bilimin, aklın yardımıyla çıkabileceğini ve hedef seçilen çağdaş uygarlığa ancak bu yolla ulaşacağını Türk toplumuna Atatürk anlatmıştır

Kemalizm ilkelerini incelerken takip edile cek metodun tayininde ana ilke olarak bu özelliğe dikkat etmek ve bütünü parçalayıp, devrimlerin birbiriyle ilgilerine bakmaksızın yargılara varmaya değer vermemek sanırım bizi bağlam sonuçlara götürür.

Atatürkçülüğün en önemli ilkesi halkçılıktır. Zira geri kalmış ülkelerin tarihin de, değişiklik yapmaya çalışan liderlerin kendilerine dayanak ararken daima azınlı ğı seçtiklerini görüyoruz. Gerçekleştirilmek istenen gayenin başarı şansı bu azınlığın gücüne bağlı kalmıştır. Atatürk halk için, halk yararına yapılacak reformların ancak halka dayanarak gerçekleşeceğini görmüş, kendine destek olarak bütün kapsamıyla halkı seçmiştir. Bu davranışı ülkünün gerçekleşmesi için başvurulan politik taktiklerden biri olarak görme hatadır. Bu davranış mantığın ve bilimin zorunlu sonucudur. Halkçılığın hedefi halkın maddî ve manevî özgürlüğe kavuşmasını sağlamaktır. Halk kendisini maddî, manevî istismar edenlerden kurtulduğu, kaderci, mistik ortamdan silkinerek sıyrıldığı zaman dâva hallolmuş, nedenlerin çüzümüne en büyük adım atılmıştır.

Lâiklik vatandaşın vicdanî inançlarına el atarak onu kendi çıkarları için en basit bilimselg gerçeklerden uzak tutan, yoksun bırakanlara karşıt halkçı politikauın doğal sonucudur.Devletin Politikasında dinî kurallar rol oynamıyacak. Hiç kimse yurttaşın inançlarını çıkar konusu yapamayacak. Böyle özgürlüğe kavuşan birey inançlarında bağımsız kalacak. Devlet politikasının dinî tesirlerden uzak kalması bugün modrn devlet anlayışının kaçınılmaz koşutudur. Her türlü ileri harekete cehaleti kışkırtarak mâni olmaya çalışanların hakları olmayan davranışlarını önlemek toplumu yönetenlerin zorunlu görevidir. İnsanlığın asırlarca savaştığı, uğrunda korkunç ve kanlı kavgaların yapıldığı inanç özgürlüğünü sağlıyan bir ortamın varlığı ise uygar bir toblumun önemli unsurudur.

Bir an evvel kalkınma çabası, çağdaş uygarlık hedefine ulaşma özlemi, bunun yanına halkçılığın doğal sonucu devletçiliği ortaya çıkarmıştır. Ekonomik hayatın her safhasına el atan, Türkiye’yi kapitülosyonlarla pazar haline getiren yabancı sermaye temizlendikten sonra arta kakan tesisleri sa tın alacak özel teşebbüs mevcut değil. Üstelik kalkınabilmek, yeni bir kapitülas yon yaratmadan pazar olmaktan çıkarak iç kaynakları değerlendiren sanayi ve modern tarım devleti olmak lâzım. Bunları yapabilecek sermayeye sahip bir kişi bile yok. Olsa bile kâr gayesi gütmeden bu büyük çabayı özel teşebbüsün gerçekleşti receği çok şüpheli. Tek çare, bütün imkânları birleştirerek devletin kısa zamanda çok işler yapması.

Kemalizmin devletçilik anlayışı her türlü imtiyazı, sınıf çalışmasını reddeder. Zaten bu çalışmayı yapacak ne patron vardır nede işçi. Sınıf kavgalarının ülkemizi sürükleyeceği uçurumu önceden gören Atatürk, Türk toplumunun yapısını inceledikten sonra şöyle diyor: «Muhtelif meslekler erbabının menfaatleri yekdiğeriyle imtizaç halinde olduğundan onları sınıflara ayırmaya imkân yoktur, umumî heyetiyle hepsi halktan ibarettir.»

Atatürk milliyetçiliği, bazılarının söylediği gibi lüzumsuz, terkedilmesi gereken bir ilke değildir. Atatürk milliyetçiliği, fizyolojik ayrıntıları bir yana atarak yurd sınırları üstünde insan gibi, özgür yaşamak isteyenlerin ülkü ve kader birliği yapmasıdır. İstilâcı hedefi yoktur. Bu durum Atatürk’ün «Yurtta sulh cihanda sulh» sözünde formüllen dirilmiştir.

Yurt toprakları üstünde ne ırk tefriki yapılacak ayrıntılar ortaya çıkarılacak, ne de aynı ırkçı düşünceyle hak iddia edilerek ulusal bütünlük bozulmayacak. Mesele Türkiye’de ülkü birliği yapmış Türk ulusunun özgür ve bağımsız yaşamasıdır.

Ana noktaları yukarıda saydığımız Kemalizm sosyal; politik ekonomik bir dünya görüşüdür. Daima ilerleyen çağdaş uygarlık topluluğunda yer almak hedefine bu dünya görüşünü tam uygulamakla ulaşabiliriz Bu bakımdan Kemalizm bir bütündür. Bütün ilkelerin birbirleriyle sıkı ilgisi vardır Birini terketdinizmi düzen bozulur, mâna ortadan kalkar. Çünkü yazının başında belirttiğimiz gibi ilkeleri birbirlerine bağlıyan zincir bilimdir, mantıktır.

Dünyada şimdiye kadar ortaya atılmış fikri sistemlerin tümü şartların değişmesi, zamanın geçmesiyle güçlerini yitirmişler, değerlerini büyük oranda kaybetmişlerdir Zira hepsi belli toplumlarda belli konularla uğraşmak belli nedenleri çözmek için ortaya konmuşlardır. Bunun aksini savunmak bir doktrin için bilimsel olmamak gibi ağır sonuç doğurur. Çünkü zaman hızla akmakta, olaylar yeni yönlere doğru yol almaktadır. Kemalizm, devrimcilik ilkesiyle böyle bir sonuçtan kendisini kurtarmıştır. Kemalistlere ileriyi daima ileriyi gösteren bu ilke değişen şartlar sonucunda ortaya çıkan nedenleri akıl ve bilimin ışığında çözmeyi söylemektir. Kemalizm doğmalar halinde değildir Atatürkçülük deyince sadece Lâtin harflerinden, milâdi takvimden, şapkadan bahsedenler ya bu dünya görüşünü anlıyamıyanlardır, yahut da Kemalist ilkeleri basit kalıplar içinde dondurmak istemektedirler. Kemalizm bilimin, aklın ışığında uygarlığa doğru atılmış, güçlü çabadır.

Bugün Türkiye güç koşullar içindedir. Çağdaş uygarlıkla aramızdaki açıklık her aydını üzecek, acı, acı düşündürecek kadar fazladır. Kurtuluş yolumuz dün olduğu gibi bu gün de Kemalizmdir.

Üzerinde rötüş yapılmayan, tâviz verilmiyen Kemalizm.