Özgeçmiş

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (27 Mart 1889, Kahire - 13 Aralık 1974, Ankara), Türk yazar ve diplomat.

Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış, daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir.

Millî Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Millî Mücadele'den itibaren Atatürk’ün yakın arkadaşları arasında yer almıştır.

TBMM II, III. Dönem Mardin, IV. Dönem (Tiran Elçiliğine atanması nedeni ile 27 Ekim 1934 tarihinde istifa) ve 1. (XII) Dönem Manisa Milletvekilliği, Kurucu Meclis Millî Birlik Komitesi Temsilciliği (6 Ocak 1961 – 15 Ekim 1961) yapmıştır.

Kadro dergisinin kurucularındandır. Derginin, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm’i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurt dışında çeşitli görevlerde bulunmuştur.

Anadolu Ajansının kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.

Hayatı

1889 yılında Mısır'ın Kahire şehrinde dünyaya geldi. Babası, Manisa’nın tanınmış Karaosmanoğlu Ailesi’ne mensup Abdülkadir Bey, annesi İkbal Hanım’dır. Babası, 1833 yılında Kavalalı İbrahim Paşa’nın Manisa’yı işgali sırasında ona yakınlık göstermiş ve onun Mısır’daki konağına yerleşmişti. Abdülkadir Bey’in konak halkından İkbal Hanım ile yaptığı evlilikten dünyaya gelen ikinci çocuğu Yakup Kadri idi.

Ailesi, Mısırlı İbrahim Paşa’nın ölümü üzerine Türkiye’ye gelince ilköğrenimini Manisa’da Fevziye Mekteb-i İptidaisi’nde tamamladı.1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Şahabettin Süleyman ile arkadaşlığı bu okulda iken başladı. Çocukluk yıllarında başlayan edebiyat ilgisi, lise yıllarında daha da arttı[6] Babasının ölümü üzerine İzmir İdadisi’ndeki eğitimini tamamlayamadı; 1905 yılında annesiyle Mısır'a döndü. Mısır’daki Jön Türkler ile tanıştı, İzmir’e dönme isteğinden vazgeçti. Jön Türkler’in etkisiyle politikaya ilgi duymaya başladı İskenderiye'deki bir Fransız okulunda ve İsviçre Lisesi’nde eğitim görerek iki yıl sonra ortaöğrenimini tamamladı. Bu yıllarda öğrendiği Fransızca ile Flaubert, Guy de Maupassant, Alphonse Daudet gibi ünlü batılı yazarları okudu. Şerafettin Mağmumi’nin çıkardığı “Türk” adlı dergide Maupassant’tan yaptığı ilk çeviri öykülerini yayınladı.

1908'de ailesiyle İstanbul’a döndü, Yeldeğirmeni semtine yerleşti ve Balkan Savaşı’na kadar burada yaşadı. Bu arada İstanbul Hukuk Mektebi'ne kaydoldu ancak okulu üçüncü sınıftan terk etti. 1909'da arkadaşı Şahabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Aynı yıl Henrik Ibsen’den esinlenerekyazdığı ilk oyunu “Nirvana”, Resimli Kitap Dergisi’nde yayımlandı. Edebiyat yaşamını Servet-i Fünûn dergisinde küçük öyküler yayımlayarak sürdürdü. Mensur şiirler de kaleme aldı.

Paris’ten dönen Yahya Kemal ile birlikte edebiyatta, “Nev-Yunanilik” adını verdikleri yeni bir çığır açmak için uğraştı ancak çabaları ilgi görmedi.[6] Yunan ve Latin kaynakları dışında doğu mitolojisine de ilgi duydu. Bu ilgisi nedeniyle Çamlıca’daki Kısıklı Bektaşi tekkesine devam etti[8] ve gözlemlerinden yayımlanarak “Nur Baba” romanını yazdı ama karşılaşacağı tepkilerden çekinmesi ve İsviçre’ye gidecek olması nedeniyle romanını o dönemde kitap olarak yayımlamadı.

Bergson ve Freud’un görüşlerinden yararlanarak ruh tahlillerine geniş yer veren öyküler yazdı.[6] İlk öykü kitabı “Bir Serencam”’ı 1913'te yayımlandı. Bu yıllarda Peyam Gazetesi’nde kadın sorunları, hayat, medeniyet ile ilgili birçok konuda makaleler yayımladı. Bir süre Üsküdar İdadisi’nde edebiyat ve felsefe öğretmenliği yaptı.

1912’de tüberküloza yakalandığını öğrenen Yakup Kadri, tedavi olmak için ancak 1916'da İsviçre'ye gidebildi; Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine yurda döndü.

Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nda yaşananlar Yakup Kadri’nin edebiyat anlayışını değiştirmesine neden oldu; sanatın "şahsi ve muhterem" olduğu düşüncesinden uzaklaştı. "'Toplum için sanat" anlayışına yöneldi ve Millî Edebiyat akımının sade dil anlayışını benimsedi.

 

tr.wikipedia.org

Yazılar